Avukat Dinç Can Kaptan'ın BBC gazetesi Bilişim Suçları Dijital Şiddet üzerine son röportajını okumak için lütfen tıklayın.  Cumhuriyet Gazetesi'nde de yayınlanan bu röportajı Cumhuriyet Gazetesi üzerinden okumak için ise lütfen burayı tıklayın.

Kredi Borçlarının İcra Takibi Sırasında Kefilin Durumu

Esas :2011/14567
Karar:2011/15646
Tarih:14.07.2011

-YARGITAY İLAMI-

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

4822 Sayılı Kanunun 15. maddesi ile değişik 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 10. maddesinde; “Tüketici kredisi, tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek amacı ile kredi verenden nakit olarak aldıkları kredidir” tanımlaması yapılmış, aynı maddenin ikinci fıkrasının son cümlesinde ise; “tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez.” düzenlemesine yer verilmiştir. Maddede belirtilen kefilden kasıt adi kefil olup BK.nun 486/1. maddesine göre adi kefilin borç ile sorumlu olması, ancak kefalet sözleşmesinden sonra borçlunun iflas etmesi veya hakkındaki icra takibinin alacaklının hatası olmaksızın semeresiz kalması yahut borçlu aleyhinde Türkiye’de icra takibinin imkansız hale gelmesine bağlıdır.

4077 Sayılı Kanunun 10. maddesinin ikinci fıkrasında yazılı olan “kredi veren asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez” hükmü, önce asıl borçlu aleyhinde icra takibi yapılması, bu takibin BK.nun 486/1. maddesi kapsamında semeresiz kalmasından sonra sözleşme kefili aleyhinde icra takibi yapılabilmesi olarak yorumlanmalıdır. Bu hüküm, 4077 Sayılı Kanunu değiştiren 4822 Sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 14.3.2003 tarihinden sonra yapılan tüketici kredisi sözleşmeleri için geçerlidir.

4077 Sayılı Kanunun 10. maddesi kapsamında olan tüketici kredisi sözleşmelerinin kefilleri yönünden İİK.nun 68/b maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur.

Somut olayda alacaklı banka ile borçlu Esra Çalışkan arasındaki 17/02/2009 tarihli konut finansmanı kredi sözleşmesini, şikayetçi borçlu Naci Kalender müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzalamıştır. Alacaklı vekilinin, her iki borçlu hakkında ilamsız takip başlatıp, örnek 7 ödeme emrini 12/03/2010 tarihinde tebliğ ettirdiği, ancak müşteki borçlunun icra dairesinde ödeme emrine itiraz etmediği ve takibin kesinleştiği anlaşılmıştır.

Borçlu vekilinin, 4077 Sayılı Yasa’nın 10/3. maddesi uyarınca, asıl borçluya karşı takip yapılıp, bu takip sonuçsuz kaldığı takdirde, müvekkili aleyhine takip yapılabileceğine ilişkin iddiası, İİK.nun 16. maddesi kapsamında şikâyet niteliğinde olup, kamu düzeni ile ilgilidir ve aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca süreye tabi değildir. O halde mahkemece, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 14.07.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.