Avukat Dinç Can Kaptan'ın BBC gazetesi Bilişim Suçları Dijital Şiddet üzerine son röportajını okumak için lütfen tıklayın.  Cumhuriyet Gazetesi'nde de yayınlanan bu röportajı Cumhuriyet Gazetesi üzerinden okumak için ise lütfen burayı tıklayın.

Ceza Hukukunda Haksız Tahrik ve Takdiri İndirim Nedenleri

Esas :2011/1-33
Karar:2011/20
Tarih:29.03.2011

YARGITAY İLAMI

Sanığın, kasten öldürme suçundan TCY’nın 81/1, 29/1, 62/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca on üç yıl dört ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen somut olayda Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; eksik araştırma sonucu sanık hakkında haksız tahrik indiriminin az yapılması suretiyle fazla cezaya hükmedilip hükmedilmediğinin belirlenmesine ilişkindir.

Haksız tahrik 5237 sayılı TCY’nın 29. maddesinde; “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenmiştir. Haksız tahrik, failin haksız bir fiilin yarattığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade eder ki, bu durumda fail suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında yarattığı karışıklığın sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir.

Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamalarında benimsenen genel ilke gereğince, haksız tahrik nedeniyle yapılacak indirim oranı belirlenirken haksız hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel koşullar ve tahrik eden ile edilenin durumları nazara alınmak suretiyle olaysal olarak değerlendirilmeli, eğer haksız hareket bu özellikleri itibariyle yoğun ve önemli boyutlara ulaşmışsa, ancak bu takdirde haksız tahrikin “ağır ve şiddetli” olduğu kabul edilmelidir.

İncelenen dosya içeriğinden;

Olay yerinde 1 adet dolu ve 5 adet boş mermi kovanı ile maktulün çalışma masası yanında ve tezgah olarak kullanılan camekanın kırık cam parçaları üzerinde bir miktar kan ve yine bu bölümde 1 adet mermi çekirdeğinin bulunduğu,

Sanığın olay sırasında maktulün yanında çalışan tanıkların müdahalesi sonucu boyun arka kısmında oluşan ekimozlar nedeniyle basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek derecede yaralandığı, bu konuda İzmir C.Savcılığınca 06.04.2006 tarihinde ek takipsizlik kararı verildiği,

Olay yerinden elde edilen 5 adet 38 kalibre boş kovan ve bir mermi çekirdeği ile maktulün cesedinden çıkarılan 4 adet mermi çekirdeğinin sanığın suçta kullandığı tabancadan atıldığı,

Otopsi raporuna göre, maktul N… S…’in, sağ ve sol akciğer, kalp ve karaciğer yaralanması sonucu gelişen göğüs içi ve dışı kanamadan öldüğü, vücuduna 4 mermi çekirdeğinin isabet ettiği, ense kısmından giren ve mandibula kırığı oluşturarak orada kalan bir mermi çekirdeği ile sırt kısmından girerek 12. vertebrada kırık meydana getiren ve orada kalan bir mermi çekirdeğinin tek başına öldürücü nitelikte olduğu,

Sanığın eski eşi A… K…’ın 27.08.2001 tarihinde öldüğü, sanığın 10.05.2003 tarihinde Y… K… ile resmen evlendiği,

Bozma ilamında sözü edilen dosyaların yerel mahkeme tarafından ilk hükümden önce getirtilerek incelendiği ve buna ilişkin olarak 16.06.2006 tarihinde bir inceleme tutanağının düzenlendiği,

Sanığın sahibi olduğu Oto O… Y… P… ve İnş. Malz. San. Tic. Ltd. Şirketinin, maktulün ortağı olduğu S… O… San. Tic. Ltd. Şti’ne karşı İzmir 6. İcra Dairesinde 1999/8641 nolu dosya üzerinden 13.674.000.000 liralık kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibine başladığı, bu takibin açılan menfi takip davasının sonucuna kadar durmasına karar verildiği,

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde maktulün ortağı olduğu S… O… San. Tic. Ltd. Şti. tarafından sanığın sahibi olduğu Oto O… Y… P… ve İnş. Malz. San. Tic. Ltd. Şti’ne karşı 3 adet çeke ilişkin 26.08.1999 tarihinde menfi tespit davası açıldığı, dosyanın 1999/978 esas numarasına kaydedildiği, aynı konuya ilişkin olarak açılan ve tarafları da aynı olan İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1999/1322 esas sayılı dava dosyanın 2000/173 sayılı karar ile yargılama sırasında bu dosya ile birleştirilmesine karar verildiği, böylece menfi tespit davasına İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1999/978 esas sayılı dosyası üzerinden devam edildiği, 20.12.2002 gün ve 1999/978- 2002/1250 sayılı karar ile toplam değeri 8.500.000.000 TL olan iki adet çekten dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine karar verildiği, temyiz üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 19. Hukuk Dairesince 03.05.2004 gün ve 7481-4957 sayı ile, hükmün yeterli gerekçeyi taşımaması nedeniyle bozulduğu,

Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 01.02.2005 gün ve 2004/768-2005/6 sayılı karar ile bu kez 5.000.000.000 TL değerindeki bir çekten dolayı davacının borçlu olmadığına karar verildiği, temyiz üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 19. Hukuk Dairesince 01.07.2005 gün ve 5315-7414 sayı ile, hükmün eksik inceleme nedeniyle bozulduğu,

Suç tarihi itibarıyla bu davanın halen derdest olduğu,

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 27.03.2007 gün ve 2005/558-2007/137 sayı ile 5.000.000.000 TL değerindeki bir çekten dolayı davacının borçlu olmadığına karar verildiği, temyiz üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 19. Hukuk Dairesince 07.04.2008 gün ve 12269-3617 sayı ile hükmün onanmasına karar verildiği, bu karara karşı yapılan karar düzeltme isteminin de aynı dairece 19.11.2008 gün ve 7702-11226 sayı ile reddedildiği, böylece sanık ve maktul arasındaki bu hukuksal uyuşmazlığın kısmen kabul kısmen red ile sonuçlandığı,

Özel Dairenin bozma ilamında belirtilen İzmir 2. ve 3. Asliye Ticaret Mahkemesi dosya numaralarının, birleştirme kararı ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin bozma kararları sonucu dava dosyasının aldığı yeni numaralar olup aslında tek bir dava dosyasına ait olduğu,

Sanık O… K… hakkında Mubil Göl isimli kişiyi azmettirerek maktulün ortağı Y… K…’nu, 29.03.2001 tarihinde işyerinde “mahkemelerdeki davalarınızı halledin yoksa sizi temizlerim” şeklinde sözlerle tehdit ettirmesi suçundan açılan kamu davasında, İzmir 15. Asliye Ceza Mahkemesince 25.10.2005 gün ve 523-977 sayı ile sanığın 765 sayılı TCY’nın 64/2 ve 188/1. maddeleri uyarınca 6 ay hapis ve 14 YTL adli para cezasına mahkum edildiği, bu hükmün temyiz üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 16.01.2008 gün ve 7170-249 sayı ile onanarak kesinleştiği, maktulün bu davada tanık sıfatı ile dinlendiği,

Sanık hakkında özel evrakta sahtecilik suçundan açılan kamu davasında, İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesince 23.01.2002 gün ve 56-9 sayı ile, 765 sayılı TCY’nın 348, 345, 347 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca 14.000.000 TL ağır para cezasına mahkum edildiği, temyiz üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince, sahte olarak düzenlendiği belirtilen senedin ele geçmemesi nedeniyle sahte olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle hükmün bozulduğu, yerel mahkemenin de 16.06.2004 gün ve 124-202 sayı ile bozmaya uyarak sanığın beraatine karar verdiği, bu dosyanın katılanının maktulün ortağı Yılmaz Kurtoğlu olduğu, maktulün dosyanın tarafı olmadığı,

Sanığın eski eşi A… K…’ın 27.08.2001 tarihinde ölmesinden sonra sanığın 10.05.2003 tarihinde Y… K… ile evlendiği, sanığın olaydan bir gün önce yani 07.03.2006 tarihinde boşanma davası açtığı, suç tarihinde yani 08.03.2006 günü İzmir 4. Aile Mahkemesince 153-226 sayılı karar ile sanık ve Y… K…’ın anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verildiği,

Anlaşılmaktadır.

Tanık A… Y… mahkemede; “sanık O… K…’ın işyerinde çalışan bir elemanıyım, 08.03.2006 Çarşamba günü normal işbaşı yaptık, herhangi bir sorun yoktu, saat 15.30 sularında O… B..in esnaf arkadaşı H… T… geldi, normal işlerden bahsettiler, saat 16.00 sıralarında O… B.. misafiri ile bir şeyler konuştuktan sonra kendisinden 5 dakika müsaade istedi ve işyerinden dışarı çıktı, ben nereye gittiğini bilmiyorum…aradan 10 dakika kadar geçtikten sonra polisler dükkana geldiler. ifade vermek üzere Çınarlı Karakoluna götürülmüştük, bu esnada sanık cep telefonundan beni aradı, ‘uzun süredir alacağımı alamadım, bu şekilde halletmek zorunda kaldım’ gibi sözler sarf etti ve üzgün olduğunu söyledi”,

Tanık E… C… mahkemede; “sanık O… K…’ın işyerinde çalışmaktayım, O… B..in saat 16.00 sularında bir misafiri gelmişti ismi H… idi, birlikte çay içtiler, bu arada O… B.. misafirinden 5 dakika müsaade istedi, ‘ben geleceğim’ dedi, sonra işyerinden çıkıp gitti, bir daha geri dönmedi. O… B.. gittikten 5-10 dakika sonra polis memurları geldiler”,

Tanık G… S… mahkemede; “maktul N… S…’in işyerinde çalışan bir elemanım. Olay günü N… S…, ben, arkadaşlarım L… ve Ş… beraber dükkanda yan yana oturuyorduk. Ş… Hanım, yazıhanede oturuyordu, birbirimizi rahatlıkla görebiliyorduk, saat 16.00 sularıydı. Bir anda sanık O… K… içeri girdi. Sakin bir haldeydi, üzerinde paltosu vardı, iki eli de paltosunun cebindeydi. Arkadaşım L… ile birlikte ikimiz ayağa kalkarak ‘hoş geldin O… Ağabey’ dedik, kendisini buyur ettik. Bize hitaben ‘patronunuzla görüşeceğim’ dedi. O anda da N… S… Ankara ile telefonla görüşüyordu. N… Ağabey telefonla konuşurken, sanığın girdiğini görünce konuştuğu şahsa ‘misafirim geldi, şimdi kapatacağım, seni 5 dakika sonra ararım’ dedi. N… S… telefon konuşması bitince oturduğu sandalyeden ayağa kalkarak sanığa hitaben ‘buyurun hoş geldiniz’ gibisinden bir şeyler söyledi. Hiç bir tartışma olmaksızın, O… K… ‘beni mahvettiniz, beni mahvettiniz’ diyerek tabancasını çekip, 2-3 metre mesafeden, ayakta olduğu halde, maktule doğru ateş etmeye başlandı. Önce ayakta bulunan maktul sanığın tabancasını çektiğin görünce birden bire kendisini masanın altına attı. O… K… önce tezgahın önündeydi. maktul kendini yere atınca, tezgahın arka tarafına geçti, masanın önüne geldi ve bir kaç el de eğilerek maktulü hedef tayin etmek suretiyle ateş etti. Ben, tezgahın ön tarafında kalmıştım. ‘Yapma O… ağabey diye’ bağırarak, kollarını tuttum. Arkasından yakalayarak kollarından tutmaya çalıştım. O sırada tabanca tutukluk yaptı. maktul N… bulunduğu yerden işyerinden dışarı doğru hızlı bir şeklide koşmaya başladı. Biz, maktul N…’ın kurtulduğunu sanmıştık. Fakat kapıdan çıkınca, sağ tarafa düşmüş olduğunu sonradan tespit ettik. Kapıdan çıkar çıkmaz bir metre gidip düşmüştü. Biz içerde kalmıştık, korkmuştuk. Ben, maktul N… kaçınca sanığı bırakmıştım. Sanık da yürüyerek arkasından gitmişti. Hatırladığım kadarı ile dışarıda da 3-4 el tabanca sesi geldi, içerden camdan baktığımda yere doğru sanık O…’un ateş ettiğini gördüm, sonra yaya şekilde yürüyüp gitti. Hatta bu sırada dışarıdaki komşulardan birisi kim olduğunu bilmiyorum, ‘yeter artık ayıp’ şeklinde seslendi. Bu şahsın kim olduğunu bilmiyorum, sanık O… K… işyerimize geldiğinde, maktul ile sanık arasında herhangi bir kavga, tartışma yapılmamıştır, alacak verecek meselesi de konuşulmamıştır, sadece sanık ‘beni mahvettiniz’ dedi ve arkasından da ateş etmeye başladı, sanık ‘beni mahvettiniz, hayatımı karartınız’ şeklinde sözler sarf etmiştir, arkadaşım L… M… silah sesleri üzerine kaçmak istediği esnada ayağı tahta merdivene takıldı ve merdiven düştü, biz kesinlikle sanığı ateş etmeden önce dövmüş değiliz, olayın şokundan dolayı hareket dahi yapamadık, bir anda gözlerimiz karardı, bu olay beklenmedik bir olaydı, ben 1992 yılından beri maktul N…’ın yanında çalışmaktayım. 1-2 defa ayrılıp tekrar geri döndüm, 1993, 1994 ve 1995 li yıllarda sanık bizim işyerimize gelip giderdi, kendi elemanları da gelirdi, birbirimize malzeme alıp verirdik. Bu olaydan 1 ya da 1, 5 ay kadar önce görüşmeye gelmişti, 2. katta Y… K… ile oturup çay içmişlerdi, ne görüştüklerini bilmiyorum”,

Tanık Ş… Ç… mahkemede; “Ben maktul N…’ın işyerinde ön muhasebede sekreterlik yapmaktayım. maktulun oturduğu yer ile benim oturduğum yer arasını sadece bir cam bölme ayırmaktadır. O beni, ben de onu rahatlıkla görebilmekteyim. Maktul N… olay günü dışarıdan gelmişti, geldikten 20 dakika kadar sonra, sanık O… K… içeriye girdi, o sırada maktul N… telefonla görüşüyordu. Ben de içerde işlerimle ilgileniyordum, iş arkadaşlarım O… B..i buyur ettiler, o da ‘hayır oturmayacağım, patronunuzla görüşeceğim’ dedi. Sanık ayakta ve tezgahın arkasındaydı. maktul N… telefonu kapattı, ‘hoş geldin ağabey’ dedi. Bu sözü söylemesi ile birlikte sanık silahla ateş etmeye başladı. Sanığın herhangi bir beyanda bulunup bulunmadığını hatırlamıyorum, duymadım. Ben, sanığın beni mahvettiniz, hayatımı karartınız şeklinde söz söyleyip söylemediğini bilmiyorum, duymadım. İçerde 4-5 el ateş etti, maktul N…’ın masanın altına girdiğini gördüm, olayı da tam algılayamamıştım. Sonra sanığın tezgahın arkasından dolanıp masanın önüne doğru geldiğini gördüm, bunu görünce ben de kendi masamın altına girdim, sonrasında bir sessizlik oldu, bunun üzerine kafamı çıkarttım. Önce maktul N…’ın dışarı çıktığını gördüm, sanık da arkasından dışarı doğru gidiyordu. Onu görünce tekrar masamın altına girdim, kapının önünde bir kaç el daha silahla ateş edildi, sonrasında ambulans, polisler geldiler. maktulun dükkanında herhangi bir kavga gürültü olmadı, kapının önünde, dışarıda sanık ateş ederken tanımadığım birisi kendisine seslenerek ‘yeter artık, ayıptır’ şeklinde sözler sarf etmişti, S… Otomotivin durumu çok iyi olmasa, yani çok kar yapmasa da borçlarımızı ödeyecek konumda idik, batak değildik”,

Tanık L… M… mahkemede; “08.03.2006 günü saat 16.00 sıralarında, patronum olan N… S… ile birlikteydim, dışarıdan gelmiştik, dükkanda yan yana oturduk. Ankara’daki bir firma ile N… S… telefon görüşmesi yapıyordu. O sırada daha önceden de tanıdığım sanık O… K… dükkana geldi, toplam 4 kişiydik, yanı maktul N…, Ben, G… S… ve Ş… Ç… vardı. Ş… Ç… küçük odadaydı. O… K… içeri girdiğinde biz eleman olarak G… S… ile birlikte ayağa kalktık. Ben kendisine ‘O… Ağabey hoş geldin, çay söyleyelim’ dedim, o da bize ‘yok çocuklar patronunuzla görüşeceğim’ dedi, ben de o sırada tezgahın arka tarafına su içmek için geçtim. O sırada N… Bey telefonla görüştüğü kişiye ‘misafirim var, 5 dakika sonra ararım’ dedi ve telefonu kapattı, ayağa kalkarken ‘buyur ağabey hoş geldin’ diye sanık O…’a hitap etti. Ayağa kalktığı anda, sanık O… ‘hayatımı karartınız’ diyerek ateş etmeye başladı, sanırım 3-4 el burada ateş etti. N… S… olduğu yere düşmüştü, yani masanın altına düşmüştü. O… K… da tezgahın ön kısmından arka tarafına dolanarak N… beye masanın altında da ateş etmeye çalıştı. Ateş etmişti galiba orasını tam hatırlayamıyorum. Ondan sonra silahın tutukluk yaptığını gördüm, ondan sonra G… arkadaşımız O… B..i kolundan tuttu, N… S… can havli ile dışarıya çıktı, O… K… da arkasından dışarı çıktı, dışarıdan da silah seslerini duydum. 3 veya 4 el olması gerekir. O… K…’ın ‘hayatımı karartınız’ sözünü silahla ateş etmeden önce sarf ettiğini duydum. O… B.. 20 gün kadar önce bir kere gelmişti, pek dükkana gelmezdi, o nedenle şaşırmıştık. O… B.. geldiğinde, maktul ile aralarında kavga ya da herhangi bir tartışma veya münakaşa yaşanmadı, doğrudan doğruya yukarıda anlattığım gibi ateş etmiştir, dışarıda ateş edildiği sırada, bizim yan taraftaki komşumuz olan bir kişi, ‘yeter ayıptır, yapma artık, ölmüştür artık ne sıkıyorsun’ gibisinden sözler söyledi”,

Tanık H… T… mahkemede; “Sanık O… B.. iş arkadaşımdır, benden borç para almıştı, ayrıca cari hesapta da alacağım vardı, ben alacağımı istemek maksadı ile O… B..in işyerine gittim, kendisine durumu hatırlattım, bana olan borcunu ödeyememekten dolayı büyük bir mahcubiyet içine girdiğini tespit ve teşhis ettim. Bana ‘işte muhasebecim burada, Anadolu’dan 20-30 yerle telefon irtibatı kuruyor, hiç bir yerden para gelmedi’ dedi, bunun üzerine ben, ‘sen bu borcu cuma günü ödeyecektin, bu gün çarşamba benim de yarın ödemem var, lütfen bu gün bu parayı istiyorum’ dedim. Bunun üzerine sanık büyük bir mahcubiyet içerisinde ‘bak işte ağabey bazı şerefsiz kişiler vaatlerini yerine getirmeyince ben de senin nezdinde aynı duruma düşüyorum’ dedi ve ‘bana 10 dakika müsaade et, hemen geliyorum’ dedi, yazıhaneden dışarı çıktı, ben de para bulmaya gittiğini sanmıştım”,

Tanık H… S… mahkemede; “Olaydan iki gün önce, ben N… S… ile dükkanımda buluştum. Ben hem N…’ı hem de sanığı çok iyi tanıyorum. Sanığın sıkıntı içerisinde olduğunu da biliyordum. Bu nedenle maktul N…’a hitaben ‘Allah katında bu arkadaşa ( O… K…’a ) bir borcun var mı’ dedim. Maktul N… da bana, ‘var ağabey’ dedi, ancak herhangi bir miktar konuşulmadı, ‘ben araya gireyim şu işi bitirelim’ dedim. Bunun üzerine maktul N… ‘iyi olur ağabey, ben ortağımla konuşayım, sana döneyim, ben de bıktım’ dedi, ancak ben araya girme fırsatı bulmadım, çünkü iki gün sonra öldürme olayı meydana geldi”,

Tanık M… C.. A… mahkemede; “Ölen N… S… benim bitişik işyeri komşumdur. Olay sırasında ben işyerimde gazete okuyordum, silah sesi duydum, ancak silah sesi olduğuna ihtimal vermedim. Bu seslerden sonra, benim bulunduğum dükkanın olduğu yere kadar ölen N… S… geldi ve düştü, ben bunu görünce dışarıya çıktım, kendisini yerden kaldırmaya çalıştım. Yalnız ben N… beyi düştüğü yerden kaldırmaya çalışırken, daha önceden gayet iyi tanıdığım sanık O… K… silahını doldurmaya çalışıyordu, ‘daha ateş edecek misin’ diye kendisine sordum, o da bana cevaben ‘evet’ dedi ve devamla ‘beni mahvetti, edeceğim tabi’ diye söyledi ve ben bu sözden sonra yerden kaldırma imkanı da bulamadığım N… S…’i bırakıp kendi dükkanıma girdim, çünkü ben tansiyon hastasıyım, kendimi içeriye zor attım, içeriye girdikten sonra da silah sesleri duydum”,

Tanık H… A…mahkemede; “Olay yerinde benim çay ocağımın önünde dışarıda oturuyordum. Sanığı, maktulün dükkanından elinde silahla çıkarken gördüm, çıkmadan önce tahminen 4-5 el silah sesi de duymuştum, maktul N… dükkanın kapısının önüne yığılmıştı, burada sanık tekrar 4 el yerde uzanmakta olan maktule ateş etti, bu anı ise gözlerimle gördüm, sanık hiç bir şey konuşmaksızın elinde silahı ile beraber olay yerinden yürüyerek ayrıldı”,

Tanık L… U…mahkemede; “Olay günü sanığın eşi ile İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen boşanma davası vardı. Bu dava boşanma ile sonuçlandı. Bir kaç gün öncesinden sanık bir 3. şahsa çekler vermişti. Bu çeklerin bedellerini ödediği halde, tekrar icraya konulması ve icra yolu ile aracının bağlanıp muhafaza altına alınması nedeni ile eşi Y… Hanım da çok sayıda banka borcuna kefil olmuş bulunması yüzünden aile içinde bir bunalım meydana gelmişti, bunalım tesiri ile sanığın eşi boşanma hususunda ısrarlı olmuştu. Aynı gün İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde eşim P… U…sanığın vekili sıfatı ile boşanma davasında kendisini temsil etmişti ve dava boşanma ile sonuçlanmıştı. Daha sonra sanık, eşi ile birlikte benim büroma geldiler. Ben sanık O… B..in konumunu ve durumunu değerlendirdim. Kendisinin yazıhanede biraz daha fazla kalmasını istedim. Çünkü 1980 yılından beri avukatlık görevi yaparım. Bu süre zarfında hayat şartlarının getirdiği bunalım yüzünden iki müvekkilim intihar etmişti. Bu nedenle kendisi bana çok şaşaalı hayat yaşadığını, ilk eşinin kanserden ölmesi üzerine ikinci kadının da kendisini terk ettiğini söyleyerek ‘düştüğüm hale bakın’ demişti. Bu yüzden ben insani bir mülahaza ile yazıhanemde biraz daha beklemesini istedim. Yaşadığım çeşitli olaylardan örnekler vermek suretiyle ekonomik kayıpların bitiş olmadığını, ‘daha kötülerinden Allah korusun’ demek suretiyle kendisini teskin ettim. O… B.. saat 14.00 civarında, yazıhanemden çıkmıştı. Ben bir başka müvekkilimle bir saat kadar görüşme yaptım. Saat tahminen 15.30 sularında boşandığı eşi Yeşim Hanım telefonla beni arayarak ‘O… galiba N…’ı vurmuş, ne olursun elinden geleni yap’ dedi, ben de polisi aradım ve yardım istedim. Sanayi Sitesi civarında böyle bir olay olup olmadığını ihbar alıp almadıklarını sordum, bir dakika ya da iki dakika geçti geçmedi beni bir komiser aradı, bana bir yaralama olayı olduğunu bu kabil olaylarda faillerin genelde birden fazla eylemde bulunabildiklerini ya da intihara yöneldiklerini söyleyerek ‘şayet irtibat kurabiliyorsanız onu teskin edin, yazıhanenize alın’ dedi, ben sanık O…’u cep telefonundan aradım. Cep telefonunda soluk soluğa ‘bir cahillik yaptım, bir cahillik yaptım’ diyordu. Telefon birden bire yere düşmüş olmalı ki sesi kesildi, irtibatı kaybettim, 2. kez aradığımda bana N…’ı vurduğunu söyledi, nerede olduğunu sordum, yaya olarak yazıhaneye doğru gelmekte olduğunu ifade etti, ben de gelmesini, herhangi bir şey yapmamasını söyledim. Polisler de bu arada yazıhaneme gelmişlerdi, saat 16.30 sularında sanık tabancası ile birlikte yazıhaneme geldi ve ilk sorduğu soru ‘ölmüş mü?’ demek oldu”,

Tanık S… Y…mahkemede; “2004 yılında Levent Uşkay’ın hukuk bürosunda avukat olarak göreve başladığımda O… K…’ın menfi tespit davası vardı. Bu dava devam ederken 2005 yılının Aralık ya da 2006 yılının Şubat ayında olabilir, maktul N… Bey ile ortağı Yılmaz Bey gelmişlerdi, adliyede idik. Ben duruşma aralarında koşturduktan sonra bir ara O… B..in yanına geldim, duruşma saatini sordum, o sırada maktul yanımıza geldi, ‘bu dosyayı kapatalım, bir miktar para verelim, aksi taktirde çok sürünürsünüz’ şeklinde konuştu. O… B.. bu teklife ve tehdide sinirlendi, ancak herhangi bir tatsızlık olmadı, bu konuşmada alaycı bir tavır sezdiğimiz için sinirlenmiştik. İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2001/56 esas sayılı dava dosyasında müvekkilim olan sanık O… K… dolandırıcılık suçundan beraat etmişti. Bu dosya temyiz için Yargıtay’a gitmişti ve fakat başka bir nedenden dolayı bozularak iadesi üzerine yeni bir esas almıştı. maktul ile ortağı Yılmaz, O… B..in yanına gelerek ‘işte dosyan bozuldu, yeni duruşma günü geldi’ demek suretiyle menfi tespit davası dosyasından sanığın vazgeçmesini istediklerini duydum. Ben bu maksatla adliyeye geldim ve ceza davası dosyasına baktım, bizim herhangi bir şekilde aleyhimize durum yoktu. Karşı tarafın ‘mahkemelerde süründüreceğiz’ şeklindeki tacizlerinin ve haber göndermelerin sık sık cereyan ettiğini öğrendim. Öldürme olayından 2-3 gün önce O… B.., ben adliyede iken cep telefonundan aradı, çok acil şekilde beni görmesi gerektiğini söyledi, yanıma geldi, İzmir 12. İcra Müdürlüğünün bir dosyasında A… G… isimli bir şahsın arabasına haczettiğini, malların üzerine haciz koydurduğunu ve çok zor durumda olduğunu söyledi. Hatta bir arkadaşının hatır çekini bankaya ibraz ettiğini fakat karşılığını bulunduramadığı için arkadaşına bankaca telefon edilip karşılıksız kaşesi vurulacağını söylenmiş olduğunu öğrenmiş olması nedeni ile üzgün olduğunu söylemişti, iflas ettiğini, maddi durumunun çok kötü olduğunu, işçilerine dahi para ödeyemez duruma geldiğini, borçlarını karşılamak için Çeşme’deki yazlığını sattığını bana anlattı. Menkul ve gayrimenkul hiçbir şeyinin kalmadığını söyledi. Ben de ‘gerekeni yaparız borçlarda gerekirse anlaşırız’ diyerekten kendisine telkinde bulundum. Bu gelişen olaylar sonucunda eşinden de boşandı”,

Şeklinde beyanda bulunmuşlardır.

Sanık aşamalarda özetle; “amacının öldürmek olmadığını, öldürmeyi tasarlamadığını, konuşmak ve borcu istemek için gittiğini, ancak maktulün kendisine küfür ettiğini, maktulün çalışanlarının kendisine saldırarak arkadan merdiven ile vurduklarını, fiili saldırılara maruz kalmasının etkisiyle silahını çekerek hedef gözetmeden rastgele ateş ettiğini” savunmuştur.

Bu açıklamalar ışığında tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde;

Maktulün ortağı olduğu şirketin, sanık O… K…’ın şirketinden 1998 yılında aldığı yedek parçalardan doğan borcunu zamanında ödenmemesi nedeniyle taraflar arasında hukuksal uyuşmazlıkların çıktığı, sanığın maktulün şirketi aleyhine icra takibi başlattığı, maktulün şirketinin de menfi tespit davası açtığı, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen bu davanın suç tarihinde de sürmekte olduğu, suç tarihinden sonra menfi tespit davasının kısmen kabul kısmen reddine karar verilmek ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesince onanmak suretiyle sonuçlandığı, suç tarihinde önce sanığın ekonomik durumunun bozulduğu ve borçlarının arttığı, olaydan kısa bir süre önce arabasının haczedildiği, olay günü sabah saatlerinde evlendiği ikinci eşi olan Y… K…’dan anlaşmalı olarak boşandığı, saat 16.00 sıralarında alacağını istemek üzere gelen arkadaşından izin isteyerek işyerinden ayrıldığı ve maktulün işyerine geldiği, burada kendisine yönelik herhangi bir olumsuz davranış yapılmamasına karşın üzerindeki ruhsatsız tabancasını çekip “hayatımı mahvettiniz” şeklinde sözler söyleyerek yakın mesafeden ateş etmeye başladığı, tabancanın tutukluk yapması üzerine işyerinde bulunan çalışan tanıkların kendisine müdahale ederek engel olmaya çalıştıkları, bu sırada yaralı olan maktulün kalkarak uzaklaşmaya başladığı, ancak fazla gidemeden işyerinin önünde yere düştüğü, arkasından gelen sanığın kendisini tanıyan ve artık ateş etmemesi konusunda uyaran tanığı dinlemeyerek, burada da yakın mesafeden ateş etmeye devam ettiği, ikisi öldürücü nitelikte olmak üzere isabet eden dört merminin açtığı yaralar sonucu maktülün yaşamını yitirdiği, kaçan sanığın avukatı olan tanık S… Y…’nın işyerine giderek burada kendisini bekleyen kolluk görevlilerine teslim olduğu anlaşılmaktadır.

Yerel mahkemece, Özel Dairenin bozma ilamında belirtilen hukuk ve ceza davalarına ait dosyaların getirtilerek incelendiği ve bu konuda tutanak düzenlendiği, İzmir 2. ve 3. Asliye Ticaret Mahkemelerine ait dava dosyaları numaralarının aslında tek bir dava dosyasına ait olup birleştirme kararı ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin bozma kararları nedeniyle farklı numaralar aldığı görülmektedir.

Maktulün ortağı bulunduğu şirketin, sanığın şirketine karşı menfi tespit davası açmak suretiyle yasal bir yola başvurmuş olması, TCY’nın 29. maddesi anlamında “haksız bir fiil” olmadığından “haksız tahrik” olarak kabul edilemeyecek ise de; olaydan bir süre önce ve o tarih itibarıyla aralarında halen devam etmekte olan menfi tespit davası nedeniyle adliyede bulundukları sırada sanığın yanına gelen maktulün alaycı bir üslupla, “bu dosyayı kapatalım, bir miktar para verelim, aksi taktirde çok sürünürsünüz” şeklindeki konuşması ve bu tür sözlerin maktul tarafından değişik zamanlarda da söylenmiş olması sanık lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasını gerektiren haksız bir davranıştır.

Bu nedenle olayda haksız tahrik hükümlerinin uygulanması açısından araştırılması gereken bir husus olmadığı gibi yerel mahkemenin, maktulden kaynaklanan ve yukarıda açıklanan haksız hareketin ağırlığını ve özelliklerini gözönüne alarak, sanık hakkında TCY’nın 81/1 maddesi uyarınca tayin ettiği müebbet hapis cezasını, TCY’nın 29. maddesi uyarınca 16 yıl hapis cezasına indirmiş olması, hak ve nasafet kurallarına uygun olup, bu takdirde dosya içeriğine göre bir isabetsizlik de bulunmamaktadır.

Bu itibarla, yerel mahkemenin kasten öldürme suçundan vermiş olduğu usul ve yasaya uygun bulunan direnme hükmünün onanmasına, 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan verilen hüküm yönünden bozmaya uyulmuş olduğundan Özel Dairece inceleme yapılmak üzere dosyanın Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1- İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince kasten öldürme suçuna ilişkin olarak verilen 10.06.2010 gün ve 148-134 sayılı direnme hükmünün ONANMASINA,

2- Dosyanın, bozmaya uyulan 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçu yönünden inceleme yapılmak üzere, Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.03.2011 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.