Avukat Dinç Can Kaptan'ın BBC gazetesi Bilişim Suçları Dijital Şiddet üzerine son röportajını okumak için lütfen tıklayın.  Cumhuriyet Gazetesi'nde de yayınlanan bu röportajı Cumhuriyet Gazetesi üzerinden okumak için ise lütfen burayı tıklayın.

Ceza Dava Zamanaşımı

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2010/6-198
K. 2010/222
T. 9.11.2010
• HIRSIZLIK ( Yerel Mahkeme Hükmünün İtiraz Üzerine Ceza Genel Kurulunca Bozulduğu – İtirazın Kabulü İle Dava Derdest Hale Geleceğinden Dava Zamanaşımının Gerçekleştiğinin Saptanması Durumunda Kamu Davasının Düşmesine de Karar Verileceği )
• ZAMANAŞIMI ( Hırsızlık/Yerel Mahkeme Hükmünün İtiraz Üzerine Ceza Genel Kurulunca Bozulduğu – İtirazın Kabulü İle Dava Derdest Hale Geleceğinden Dava Zamanaşımının Gerçekleştiğinin Saptanması Durumunda Kamu Davasının Düşmesine de Karar Verileceği )
• YEREL MAHKEME HÜKMÜNÜN İTİRAZ ÜZERİNE CEZA GENEL KURULUNCA BOZULMASI ( İtirazın Kabulü İle Dava Derdest Hale Geleceğinden Dava Zamanaşımının Gerçekleştiğinin Saptanması Durumunda Kamu Davasının Düşmesine de Karar Verilmesi Gereği )
765/m.102, 104
ÖZET : Hırsızlık suçunda uyuşmazlık; sanık hakkında tayin olunan hapis cezasının, suç tarihi de nazara alındığında 647 Sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca günlüğünün kaç lira karşılığında para cezasına çevrilmesi gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir. Yerel mahkeme hükmünün, itiraz yasa yolu üzerine Ceza Genel Kurulunca bozulmasına karar verilmiş bulunduğu nazara alındığında, Özel Daire onama kararı ile kesinleşen ilamın ortaya çıkan bu yeni durum karşısında zamanaşımı yönünden de değerlendirilmesi zorunluluğu doğmuştur. İtiraz nedenleri konusunda varılan bu sonuçlar ve yerel mahkeme hükmünün, itiraz yasa yolu üzerine Ceza Genel Kurulunca bozulmasına karar verilmiş bulunduğu nazara alındığında, Özel Daire onama kararı ile kesinleşen ilamın ortaya çıkan bu yeni durum karşısında zamanaşımı yönünden de değerlendirilmesi zorunluluğu doğmuştur. Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere, Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılırken, Özel Daire kararının hukuka aykırı görülerek kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün esastan veya usulden bozulması halinde, itirazın kabulüyle dava derdest hale geleceğinden, dava zamanaşımının gerçekleştiğinin saptanması durumunda kamu davasının düşmesine de karar verilmesi gerekir.

DAVA : Hırsızlık suçundan sanık Burhan G.’ın, 765 Sayılı T.C.K.nın 492/1, 522 ve 647 Sayılı Kanunun 4. maddeleri uyarınca sonuç olarak 1.138.924.800 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Erdek Asliye Ceza Mahkemesince 13.11.2002 gün ve 171-279 sayı ile verilen kararın, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 13.12.2005 gün ve 21259-11791 sayı ile;

“… Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı T.C.K.nın 7/2 ve 5252 Sayılı T.C.K.nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın 9/3. maddeleriyle Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 23.2.1938 tarihli 1937/23-1938/9 sayılı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.5.1999 tarihli 133/142 Sayılı kararları ışığında; sanığın eylemine uyan 765 Sayılı T.C.K.nun 492/1, 522/1, 647 Sayılı Kanunun 4. maddeleriyle, hükümden sonra yürürlüğe giren 5237 Sayılı T.C.K.nın aynı suça uyan 142/1-b, 143, 50/1-a; 116/2-4, 50/1-a; 151, 50/1-a, 73/8. maddelerinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucunda, Mahkemece 765 Sayılı Kanun uyarınca kurulan hükümün sanık yararına bulunduğu anlaşılmış, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Hükümden sonra yürürlüğe giren 4806 Sayılı Kanun ile 765 Sayılı T.C.K.nun 30. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca, para cezalarında binliranın artıklarının hesaba katılamayacağının gözetilmesi zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş, sanık Burhan G.’ın temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümün açıklanan sebeple istem gibi bozulmasına, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 Sayılı Kanunun 8. maddesi aracılığıyla C.M.U.K.nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında sonuç olarak hükmolunan 1.138.924.800 lira ağır para cezasının, 1.138.924.000 liraya indirilmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümün düzeltilerek onanmasına…”,

Karar verilmiştir. Yargıtay C. Başsavcılığı ise, 23.9.2010 gün ve 183705 sayı ile;

“… Yargıtay 6. Ceza Dairesi 13.12.2005 tarihli ilamında; 765 Sayılı Kanunun sanık yararına bulunduğu düşüncesiyle 1.138.924.000 lira ağır para cezasıyla düzeltilerek onanmasına karar verilmiş ise de 21.4.2005 tarih ve 5335 Sayılı Kanunun 22. maddesi ile değişik 5083 Sayılı Kanunun 2. maddesi ve yine 11.5.2005 tarih ve 5349 Sayılı Kanunun 1. maddesi ile değişik 5252 Sayılı Kanunun 2. maddesi ile yapılan düzenlemelerin sanığın lehine olduğu anlaşılmıştır…”

Görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve belirtilen lehe düzenlemeler gözetilerek, 8 ay özgürlüğü bağlayıcı cezanın günlüğü 4 liradan adli para cezasına çevrilip, sonuç cezanın 960 lira adli para cezası olarak tayini suretiyle hükmün, CYUY’nın 322. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:

KARAR : Sanığın, hırsızlık suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında tayin olunan hapis cezasının, suç tarihi de nazara alındığında 647 Sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca günlüğünün kaçlira karşılığında para cezasına çevrilmesi gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.

Sanığın 13.2.2001 tarihinde hırsızlık suçunu işlediğine ilişkin herhangi bir uyuşmazlık olmayıp, dosya içerisinde bulunan kanıtlara göre de bu kabulde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Yerel mahkemece, sanığın 765 Sayılı T.C.K.nın 492/1 ve 522. maddeleri uyarınca 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, bu cezasının 647 Sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca günlüğü 4 milyon 745 bin 520 liradan olmak üzere, 1 milyar 138 milyon 924 bin 800 lira ağır para cezasına çevrilmesine karar verildiği, bu hükmü sanığın temyizi üzerine inceleyen Özel Daire de; hükümden sonra yürürlüğe giren 4806 Sayılı Kanun ile 765 Sayılı T.C.K.nın 30. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca, sanık hakkında sonuç olarak hükmolunan 1.138.924.800 lira ağır para cezasının, 1.138.924.000 liraya indirmek suretiyle düzelterek onamıştır.

Oysa, Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere, para cezalarının hesaplanmasında ve ödenmesinde 1 Yeni Türk Lirasının altında kalan tutarların dikkate alınamayacağı yönündeki 5083 Sayılı Kanunun 2 ve 765 Sayılı T.C.K.nın 2/2. maddesi hükmü karşısında, mevcut yasa değişikliğinin fail lehine olması nedeniyle, 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlarda, Özel yasalardaki para cezaları ile 647 Sayılı Kanunun 4. maddesinde cürümler için öngörülen miktarların yeniden hesaplanıp belirlenmesi zorunlu hale gelmiştir. Buna göre; para cezalarında bir Yeni Türk Lirasının altında kalan tutarların hesaba katılmayacağı yolundaki kuralın, gerek temel cezanın belirlenmesi ve takip eden arttırma ve eksiltme işlemleri ile sonuç ceza tutarına hükmedilmesi aşamalarının herbirinde, gerekse 647 Sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrasının 1 numaralı bendinde öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya dönüştürülmesi aşamasında bir güne karşılık tutulan para cezası miktarlarının belirlenmesinde gözönünde tutulması zorunludur. O halde, suç tarihi olan 2001 yılında, 647 Sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca, özgürlüğü bağlayıcı ceza günlük 4 ila 6 lira hesabıyla para cezasına dönüştürülecek olup, 8 ay hapis cezasının hükümde alt sınırdan para cezasına çevrildiği de nazara alınarak, günlük 4 liradan adli para cezasına çevrilmesi suretiyle sonuç olarak 960 lira adli para cezasına dönüştürülmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire düzelterek onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmekte ise de;

İtiraz nedenleri konusunda varılan bu sonuçlar ve yerel mahkeme hükmünün, itiraz yasa yolu üzerine Ceza Genel Kurulunca bozulmasına karar verilmiş bulunduğu nazara alındığında, Özel Daire onama kararı ile kesinleşen ilamın ortaya çıkan bu yeni durum karşısında zamanaşımı yönünden de değerlendirilmesi zorunluluğu doğmuştur. Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere, Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılırken, Özel Daire kararının hukuka aykırı görülerek kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün esastan veya usulden bozulması halinde, itirazın kabulüyle dava derdest hale geleceğinden, dava zamanaşımının gerçekleştiğinin saptanması durumunda kamu davasının düşmesine de karar verilmesi gerekmektedir.

İnceleme konusu yapılan olayda, sanığın hırsızlık suçunu oluşturduğunda hiçbir kuşku bulunmayan 13.2.2001 tarihinde işlediği eylemine ilişkin olarak, zamanaşımı yönünden lehe olan 765 Sayılı T.C.K.nın 102/4 ve 104/2. maddeleri uyarınca belirlenen 7 yıl 6 aylık olağanüstü zamanaşımı süresi, dosyanın Ceza Genel Kuruluna intikalinden önce 14.8.2008 tarihinde dolmuş bulunmaktadır. Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüyle Özel Daire düzelterek onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün sonuç cezanın fazla tayini sebebiyle bozulmasına, ancak zamanaşımı gerçekleşmiş bulunduğundan, sanık hakkında hırsızlık suçundan açılmış bulunan kamu davasının 5320 Sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 Sayılı CYUY’nın 322 ve 5271 Sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1-) Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2-) Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 13.12.2005 gün ve 21259-11791 Sayılı düzelterek onama kararının KALDIRILMASINA,

3-) Erdek Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13.11.2002 gün ve 171-279 Sayılı kararının sonuç cezanın fazla tayini isabetsizliğinden BOZULMASINA, 5320 Sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 Sayılı CYUY’nın 322. maddesi uyarınca sanık hakkında hırsızlık suçundan açılan kamu davasının 765 Sayılı T.C.K.nın 102/4, 104/2 ve 5271 Sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,

4-) Dosyanın mahalline gönderilmek üzere, Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 9.11.2010 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.