Avukat Dinç Can Kaptan'ın BBC gazetesi Bilişim Suçları Dijital Şiddet üzerine son röportajını okumak için lütfen tıklayın.  Cumhuriyet Gazetesi'nde de yayınlanan bu röportajı Cumhuriyet Gazetesi üzerinden okumak için ise lütfen burayı tıklayın.

Asıl Borçluya Haciz Gitmeden Kefile Haciz Başlatılamayacak

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2004/19-550
Karar: 2004/550
Karar Tarihi: 20.10.2004

ÖZET : Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 4822 sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesinde, kredi kartı ile mal ve hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekimi suretiyle kullanılan krediler tüketici kredisi hükümlerine tabi olduğundan ve aynı kanun ile değişik 23. maddesine göre ise, bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara Tüketici Mahkemelerinde bakılacağı hükme bağlandığından, davanın asliye mahkemesinde görülmesine olanak bulunmamaktadır.
(4077 S. K. m. 10/A, 23) (4822 S. K. geç. m. 1) (1086 S. K. m. 7, 58)
Dava: Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ordu Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.06.2001 gün ve 1999/549-2001/496 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 04.04.2003 gün ve 2002/2193-2003/3516 sayılı ilamı ile; ( …Dava konusu uyuşmazlık, banka kredi kartı borcundan kaynaklanmaktadır. Temyiz aşamasında 14.03.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 4822 Sayılı Kanun”un geçici 1. maddesinde; “Bu kanunun yayımından önce borçlunun temerrüdü nedeniyle ödenmeyerek icra takibi aşamasına gelen veya icra takibine konu edilen kredi kartı borçlarının, temerrüt tarihindeki ana paraya, yıllık yüzde elliyi geçmemek üzere gecikme faizi uygulanmak suretiyle on iki eşit taksitte ödeneceği, kredi kartı borçları nedeniyle gerçekleştirilen her türlü takibin, yukarıda yer alan hükme göre ilk taksidin ödenmesiyle duracağı ve son taksidin ödenmesiyle birlikte tüm sonuçlarıyla ortadan kalkacağı, bu madde hükümlerinin, tüketicinin kredi verene, Kanunun yayımı tarihinden itibaren otuz gün içinde yazılı müracaat etmesi halinde uygulanacağı” öngörülmüştür.
Somut olayda kanunun yayınımdan önce borçlunun temerrüdü gerçekleşmiş olduğundan, anılan yasa hükmü gereğince otuz günlük süre içinde tüketicinin ( borçlunun ) kredi verene ( bankaya ) yazılı müracaatı bulunup bulunmadığı, varsa bankaca yapılan işlemlerin neler olduğu hususları araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı yanın temyizi üzerine Özel Dairece verilen bozma kararına karşı önceki kararda direnilmiş; hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; 4077 sayılı Kanunun 4822 sayılı Kanun ile getirilen geçici 1. maddesi hükmü gereğince otuz günlük süre içinde tüketicinin ( borçlunun ) kredi verene ( bankaya ) yazılı müracaatı bulunup bulunmadığı, varsa bankaca yapılan işlemlerin neler olduğu hususlarının somut olayda araştırılmasının gerekip gerekmediği noktasındadır.
Ne var ki, kamu düzenine ilişkin olmakla, öncelikle; davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine mi, yoksa asliye hukuk mahkemesine mi ait olduğu, hususunun çözümü gerekmektedir.
Somut olayda; Banka ile borçlu/davacı arasında “Elektron mavi kart kredili mevduat hesabı taahhütnamesi” başlıklı 750.000.000 limitli sözleşmenin imzalandığı, hesabın çalışma şeklinin “Kredi kartı” olarak belirtildiği, çekişmesizdir. Bu hesaba dayanılarak davacı tarafından kullanılan kredinin ana parası ödenmekle birlikte dönem faizi ödenmediğinden bankaca hesap kat edilerek, borçlu hakkında takibe girişilmiş; borçlu tarafından eldeki menfi tespit davası açılmıştır.
Bu dava; açıklandığı üzere, temelinde banka kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 4822 sayılı Kanunun 10/A maddesinde, kredi kartı ile yapılan harcamalar ve kullanılan nakit krediler tüketici kredisi kapsamına alınmış, aynı Kanunun 10. maddesine atfı gereği tüketici kredileri için getirilen korumalardan, kredi kartı kullanıcılarının yararlandırılması amaçlanmıştır.
Kanunun açık hükmüne göre; Kredi kartı ile mal veya hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle kullanılan kredilerin 10. madde hükümlerine tabi olması nedeniyle, tüketiciler kredi kartı kullandıklarında tüketici kredileri için getirilen korumalardan yararlanırlar.
Bu noktada, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 10/A maddesinin atfı gereği, 10. maddesine göre; Sözleşmede bazı bilgilerin yer alması ( m.10-1, c, d, e, f, g ); Muacceliyet kaydındaki sınırlayıcı hallerin uygulanması ( m 10/III, c. 1-2 ); Tüketici kredilerindeki kefaletin adi kefalet olma zorunluluğu ( m 10/III, c. 3 ) öngörülmüştür.
Öte yandan, mevcut banka kayıtlarından ve icra dosyasından borçlu kart hamilinin Elektron mavi kart/kredili mevduat/kredi kartı hesabından kredi kartı ile para çektiği ve davalı bankanın “Elektron Mavi Kart sözleşmesinden doğan borcun” ödenmemesi nedeniyle, kart hamili borçlu aleyhine icra takibine girişmesi üzerine, menfi tespit istemli bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Şu durumda, görülmekte olan davaya konu uyuşmazlığın, banka kredi kartı borcundan kaynaklandığı, dolayısıyla, tüketici mahkemesinin görev alanı içerisinde olduğu kuşku ve duraksamadan uzaktır.
Diğer taraftan, görev kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkeme görevli olup olmadığını yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetir ve görevli olmadığı kanısına varırsa görevsizlik kararı verir ( HUMK. m. 7/1 ).
Bu itibarla görev konusunda taraflar için kazanılmış hak doğmaz ve yeni kanunla kabul edilen görev kuralları, geçmişe de etkilidir ( HUMK. m. 578/1 )
Eş söyleyişle, davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme yeni bir kanunla görevsiz hale gelmişse, görevsizlik kararı verilmesi zorunludur.
Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 4822 sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesinde, kredi kartı ile mal ve hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekimi suretiyle kullanılan kredilerin tüketici kredisi hükümlerine tabi olduğu, aynı kanun ile değişik 23. maddesinde ise; Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara Tüketici Mahkemelerinde bakılacağı hükme bağlandığından, davanın Asliye mahkemesinde görülmesine olanak bulunmamaktadır.
Sonuç olarak 4077 sayılı Kanuna 4822 sayılı Kanun ile eklenen 10/A ve aynı kanun ile değişik 23. maddesi gereğince davaya bakmakla Tüketici Mahkemesi görevli olup; Yerel Mahkemece, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Direnme kararı açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle işin esasına girilmeksizin öncelikle görev yönünden bozulmalıdır.
Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nın 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre esasa yönelik temyiz sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 20.10.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.