Avukat Dinç Can Kaptan'ın BBC gazetesi Bilişim Suçları Dijital Şiddet üzerine son röportajını okumak için lütfen tıklayın.  Cumhuriyet Gazetesi'nde de yayınlanan bu röportajı Cumhuriyet Gazetesi üzerinden okumak için ise lütfen burayı tıklayın.

Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma ve Uyuşturucu Madde Bulundurma

Esas :2010/10-15
Karar:2010/94
Tarih:27.04.2010

Sanık Harun K.’nın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan 5237 sayılı TCY’nın 188/3, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis ve 4 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.05.2008 gün ve 10-202 sayılı hükme yönelik sanığın temyiz istemi, dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 29.04.2009 gün ve 18087-8013 sayı ile;

“Süresinden sonra sanık Harun K. tarafından yapılan temyiz inceleme isteğinin 5320 sayılı Kanun’un 8/1 ve CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca…” reddedilmiştir.

Yargıtay C. Başsavcılığınca 11.01.2010 gün ve 271540 sayı ile;

“Sanık 20.02.2009 tarihinde Yargıtay 10. Ceza Dairesi Başkanlığına yazdığı dilekçede, temyiz dilekçesini 20.05.2008 tarihinde 2008/409 çıkış numarasıyla göndermesine rağmen Yargıtay Cumhuriyet Savcılığınca hükmü temyiz etmediği görüşüyle cezanın onanmasının mütalaa edildiğini, oysa hükmü temyiz ettiğini bildirmiştir.

Cezaevi muhabere defterine ait kayıtlar incelendiğinde, sanık tarafından 20.05.2008 tarihinde 2008/409 numarayla dilekçe verdiğine ilişkin kayıt bulunmaktadır.

Sanığın tebliğnameyi öğrenmesinden sonra verdiği 20.02.2009 günlü dilekçesi yasada öngörülen eski hale getirme talebi kapsamındadır. 20.05.2008 tarihinde verdiği temyiz dilekçesinin cezaevi kayıtlarında bulunduğu görülmektedir. Bu konuda kusuru olmayan sanık kusuru olmadığına ilişkin olguları, belgeleri ile açıklamıştır.

Yargıtay 10. Ceza Dairesince sanığın sözkonusu 20.02.2009 günlü dilekçesi hakkında 1412 sayılı CMUK’ nun 41. vd. maddeleri ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 40. vd. maddelerinde düzenlenen eski hale getirme talebi kapsamında değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiği” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Dairenin temyizin reddi kararının kaldırılması ve sanığın temyizinin esastan incelenmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi isteminde bulunulmuştur.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın yerel mahkeme hükmünü süresinde temyiz edip etmediğinin belirlenmesine ilişkindir.

5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesine göre, maddede kesin olarak belirtilen hükümler ile re’sen temyize tabi bulunan hükümlere ilişkin istisnalar hariç, olağan yasa yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için bir temyiz davası açılmış olmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de 1412 sayılı CYUY’nın 310. maddesine göre iki koşulun varlığı gereklidir: Bunlardan birincisi süre, ikincisi ise istek koşuludur.

Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan “davasız yargılama olmaz” ilkesine uygun olarak temyiz davası kendiliğinden açılmamakta ve bu konuda bir isteğin bulunması gerekmektedir. 1412 sayılı CYUY’nın halen yürürlükte bulunan 305. maddesinin 1. fıkrası ile bu kuraldan uzaklaşılmış ve bazı ağır mahkumiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçilerek, temyiz incelemesinin kendiliğinden (re’sen) yapılması kabul edilmiştir. Anılan maddede belirtilen onbeş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin olanların dışında kalan hükümlerde, süre ve istek koşullarına uygun temyiz davası açılmamışsa hükmün Yargıtay’ca incelenmesi olanaksızdır.

Bu açıklamalar ışığında dosya içeriği değerlendirildiğinde;

Sanığın yerel mahkemeye hitaben yazdığı 20.05.2008 tarihli dilekçenin cezaevi idaresi tarafından aynı tarihte 409 no’lu yazı ile Malatya C. Başsavcılığına gönderildiği, Malatya C. Başsavcılığınca 4842 no ile havale edilerek aynı gün yerel mahkemeye teslim edildiği, ancak bu dilekçenin mahkeme katibi tarafından sehven dosyaya konulmayarak muhabere kartonuna takıldığı, sanığın bu kez 26.05.2008 tarihli dilekçe ile hükmü temyiz ettiği, Özel Dairenin sanığın temyizinin süresinden sonra olduğu gerekçesiyle rededildiği, bundan sonra sanığın yazılı başvuruları üzerine yapılan araştırmada 20.05.2008 tarihli dilekçesinin aslının bulunarak dosyanın arasına konulduğu, bu dilekçede aynen; “Sayın başkanım, 2008/10 nolu dosyadan 15.05.2008 tarihinde 4 sene 2 ay ceza aldım, dosyamın gerekçeli kararını tarafıma gönderilmesini saygılarımla arz ederim” ifadelerinin yer aldığı anlaşılmaktadır.

Görüldüğü gibi, Özel Daire tarafından temyiz incelemesi yapıldığı tarihte dosya içinde bulunmayan sanığın 20.05.2008 tarihli dilekçesinde hükmün temyiz edildiğine ilişkin bir açıklık ya da süre tutum talebi bulunmayıp sadece gerekçeli kararın tebliği istenmektedir. Sanığın temyiz istemini içeren 26.05.2008 tarihli dilekçesi ise yasada temyiz için öngörülen süreden sonra verilmiştir.

Diğer taraftan olayımızda res’en temyiz incelemesi yapılmasını gerektirir nitelikle bir ceza da söz konusu değildir.

Bu itibarla, Özel Dairece verilen temyiz isteminin reddine ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığından Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyesi Muvaffak Tatar; “Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince 15.05.2008 gün ve 10-202 sayılı kararla TCK’nun 188/3, 62/1, 52 ve 53. maddeleriyle sonuçta 4 yıl 2 ay hapis ve 80 YTL adli para cezasına mahkum edilen ve tutukluluk halinin devamına karar verilen sanık Hasan Kökovalı’nın, cezaevi muhabere defterinin incelenmesinde; temyiz süresi içinde verdiği 20.05.2008 günlü dilekçesiyle mahkum olduğunu, gerekçeli kararın gönderilmesini istediği, açıkça hükmü temyiz ettiğini yazmamış olsa bile, anılan dilekçenin; savunma hakkının önemi gözetilip, sanık yararına yorumlanarak süre tutum dilekçesi olarak kabulünün gerekeceği, nitekim, tebliğnamenin tebliği üzerine hükmü süresinde temyiz ettiğini bildirmesi ile de gerçek amacının ortaya çıktığının anlaşılması karşısında, Yüksek 10. Ceza Dairesinin 29.04.2009 gün ve 2008/18087 esas, 2009/8013 karar sayılı temyiz isteminin reddi kararının bozulup, sanık temyizi üzerine esastan incelenmek üzere dosyanın Yüksek Daireye gönderilmesine karar verilmesi gerektiğini düşündüğümden, çoğunluğun itirazın reddi kararına katılmıyorum” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.04.2010 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.