Avukat Dinç Can Kaptan'ın BBC gazetesi Bilişim Suçları Dijital Şiddet üzerine son röportajını okumak için lütfen tıklayın.  Cumhuriyet Gazetesi'nde de yayınlanan bu röportajı Cumhuriyet Gazetesi üzerinden okumak için ise lütfen burayı tıklayın.

Parada Sahtecilik Davası

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2010/8-156
K. 2010/225
T. 9.11.2010
• PARADA SAHTECİLİK ( Sanığın Tüm Aşamalardaki Savunmasının Tutarlı Olduğu – Adını Polise Veren Kişinin Anlatımı Dışında Aleyhinde Delil Bulunmadığı/Beraatine Karar Verileceği )
• CEZA YARGILAMASINDA İSPAT ( Parada Sahtecilik/Sanığın Tüm Aşamalardaki Savunmasının Tutarlı Olduğu – Adını Polise Veren Kişinin Anlatımı Dışında Aleyhinde Delil Bulunmadığı/Kuşkuya Yer Vermeyen Kesinlikle İspat Sağlanamadığından Beraatine Karar Verileceği )
• PİYASAYA SAHTE PARA SÜRMEK ( Parada Sahtecilik/Sanığın Tüm Aşamalardaki Savunmasının Tutarlı Olduğu – Adını Polise Veren Kişinin Anlatımı Dışında Aleyhinde Delil Bulunmadığı/Kuşkuya Yer Vermeyen Kesinlikle İspat Sağlanamadığından Beraatine Karar Verileceği )
5237/m.197
ÖZET : Parada sahtecilik suçunda; bazı kişilerin piyasaya sahte para sürdüğüne ilişkin olarak yapılan ihbar üzerine başlatılan soruşturmada, hakkında parada sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet hükmü kesinleşen kişi yakalandıktan sonra, adını verdiği sanıoğa bir miktar sahte banknot verdiği yolundaki beyanı sonrasında bu lakabı kullandığı belirlenen sanık polis tarafından aranmaya başlanmış, arandığını öğrenen sanık kendiliğinden gelerek kolluğa teslim olmuştur. Sanık tüm aşamalarda istikrarlı ve birbiriyle uyumlu savunmalarında adını veren hükümlüden sahte para aldığına yönelik suçlamayı kabul etmemiş, sanığın atılı parada sahtecilik suçunu işlediğine dair adını veren kişinin anlatımından başka kanıt da elde edilememiştir. Ceza yargılamasında sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Bu itibarla, sanığın atılı parada sahtecilik suçundan beraatine karar verilmelidir.

DAVA : Parada sahtecilik suçundan sanık Ö. Ç.’ın 765 Sayılı T.C.K.nın 316/4, 318 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Afyonkarahisar Ağır Ceza Mahkemesince verilen 31.10.2002 gün ve 238-220 Sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 8. Ceza Dairesince 22.6.2005 gün ve 9999-5379 sayı ile yürürlüğe giren yeni yasaların değerlendirilmesi zorunluluğu sebebiyle bozulmuştur.

Bozmaya uyan Afyonkarahisar Ağır Ceza Mahkemesince 18.5.2006 gün ve 385-281 sayı ile, sanık hakkında aynı yasa maddelerinin uygulanması suretiyle cezalandırılmasına ilişkin hüküm ise, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 23.1.2008 gün ve 10118-421 sayı ile;

“… Sanığın savunmasının aksine, üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin sanıkK. S.’nın atfı cürüm niteliğindeki anlatımları dışında, kuşkudan öte, kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı gözetilerek beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde mahkumiyet hükmü kurulması… ”

İsabetsizliğinden bozulmuştur.

Yerel mahkeme 3.6.2008 gün ve 51-105 sayı ile;

“… sanık K. S.’nın aşamalarda özde değişmeyen savunmaları, sanık Ö.’i tanımadığını hazırlık ifadesinde ve Sulh Ceza Mahkemesinde ısrarlı bir şekilde beyan ettiği halde hükümlü K.’in ayrıntı sayılabilecek özellikte sanık Ö.’in lakabına kadar tanıması, her iki sanık arasında herhangi bir husumet bulunmaması, hükümlü K.’in diğer sanığa iftira atmasını gerektirir herhangi bir sebebin tespit edilememiş olması da gözönüne alınarak hükümlü K.’in samimi bulunan savunmasına itibar olunarak, sanık Ö. Ç.’ın savunmasına itibar edilmediği’ belirtilmiştir. Yargılamayı yapan mahkememiz hükümlü K.’in aşamalardaki tüm beyanlarını verdiği kararda delil kabul ettiğine göre bu beyanın samimi olmadığını veya atfı cürüm niteliğinde bulunduğunu ileri sürebilmek için bu değerlendirmeyi ortaya koyacak bir takım aksi iddia ve kanıtların olması gerekir. Oysa dava dosyasında bu delili çürütecek veya ikrara yönelik samimi savunmanın atfı cürüm niteliğinde olduğunu ortaya koyacak, başka bir anlatımla savunmanın samimiyetine yönelik şüphe oluşturacak hiçbir veri ve bulgu da mevcut değildir.

Tüm bu sebeplerle hükümlü K. S.’nın aşamalardaki özünde değişmeyen samimi olduğu kanaati ile delil kabul edilerek hükme esas alınan beyanında sanık Ö. Ç.’a piyasaya sürmesi için altı adet 20.000.000 TL’lik sahte banknot verdiği yönündeki savunmasına da itibar edilmesi gerektiği kanısına ulaşılmış, yazılı gerekçelerle hükümlü K.’in aşamalardaki samimi ikrara dayalı tüm savunmalarında sanık Ö.’e piyasaya sürmesi için 6 adet sahte banknot verdiğini belirtmesi, dosya kapsamı itibariyle bu beyanın atfı cürüm niteliğinde olduğu kanaatini uyandırır hiçbir delilin bulunmaması dikkate alındığında mahkememizin önceki kararında direnilmesine ve sanık Ö.’in sübutu benimsenen piyasaya sahte para sürmek suçundan cezalandırılmasına karar verilmiştir…”

Gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Bu hükümün de o yer C. Savcısı ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının “bozma” istemli 24.6.2010 gün ve 198340 Sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

KARAR : sanık Ö. Ç.’ın parada sahtecilik suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda; Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın atılı parada sahtecilik suçunu işleyip işlemediğinin belirlenmesine ilişkindir. Dosya içeriğinden;

Bazı kişilerin sahte 20.000.000 TL.lik banknotları piyasaya sürmeye çalıştıkları ihbarı üzerine, kolluk tarafından kendileriyle irtibata geçilmiş ve örnek olarak bir adet sahte 20.000.000 TL bu kişiler tarafından alıcı kılığındaki görevlilere olaydan bir gün önce verilmiş, paranın beğenildiğinin söylenmesi üzerine %50 komisyon karşılığında 1 milyarliralık sahte paranın bir gün sonra teslim edilmesi konusunda anlaşılmıştır. Olay gecesi olan 21.7.2002’de saat 01.30 sıralarında buluşma yerinde, haklarındaki hükümler kesinleşen A. K. ve A. T. yakalanmış olup sanık Av.’nin üzerinden toplam 40 adet sahte 20.000.000 TL.lik para ele geçirilmiştir. Bu kişilerin sahte parayı aldıklarını söyledikleri yine hakkındaki hüküm kesinleşen sanıkK. S. da aynı gün saat 10.00 sıralarında yakalanmış, üzerinden bir adet sahte 20.000.000 Liralık para ele geçirilmiştir. Bu paranın seri numarasının ile sanık Av.’de ele geçen paraların 22 adedinin seri numarasının aynı olduğu anlaşılmıştır.

Sanıklardan K. S. savunmasında, yakalanmadan iki gün önce yani 19.7.2002 günü sanıklar A. K. ve A. T. ile birlikte Gençlik Kıraathanesine giderek daha önceden tanıdığı olan “Topal Ö.” lakaplı kişiye 6 adet sahte 20.000.000 Liralık para verdiğini beyan etmesi üzerine, bu kişi aranmaya başlanmış, arandığını öğrenen sanık Ö. Ç. 2.8.2002 günü kendiliğinden gelerek kolluğa teslim olmuştur.

Merkez Bankası Banknot Matbaasının 19.9.2002 tarihli raporunda; paraların sahte olduğu ve aldatma yeteneğinin bulunduğu belirtilmiştir.

Hakkındaki hüküm kesinleşen sanık K. S., kollukta ve sulh ceza mahkemesinde; kendisini daha önceden tanıdığı ve ismini Topal Ö. olarak bildiği kişiye 19.7.2002 günü Gençlik Kıraathanesinde 6 adet sahte 20.000.000 TL.lik parayı piyasaya sürmesi için verdiğini, bunun karşılığında kendisinden para almadığını bu sahte paraları bozdurup kendisine 60.000.000 TL vermek üzere anlaştıklarını ifade etmiş, mahkemede; “İstanbul’dan ismini Oğuz olarak bildiğim bir şahıstan 200 milyon lira karşılığında 980 milyonliralık 49 adet sahte 20 milyonliralık aldım bunları alıp Afyon’a getirdim, daha önce kendisine borcum olan Av.’ye ‘bende sahte para var bunları pazarlayıp senin borcunu ödeyelim’ dedim, yine daha önceden tanıştığım sanık A.’e de aynı şeyleri söyledim. A. de ‘ben yardımcı olurum’ dedi, birlikte paraları pazarlamak için müşteri aramaya başladık. Ben o sırada Denizli’ye iş için gitmiştim, Denizli’deyken sanık A.’le Av. beni telefonla arayarak ‘müşteri bulduk’ gel dediler, hemen Afyon’a geldim, kendileri ile buluştum Av. ile beraber olay yerine geldim, A. T. orada bekliyordu, yanında da alıcı vardı, bana ’emanet geldi mi?’ diye sordular. Ben de ‘hazır’ dedim. Alıcı bankamatikten para çekip ödeyeceğini söyledi, ben de zarf içersinde bulunan sahte paraları çıkartıp Av.’ye verdim, Av. de bu parayı alıp alıcıya verdi. Ben olay yerinden ayrıldım o ara polisler Av. ve A.’i yakalamış, sabaha kadar kendilerinden haber alamayınca sabahleyin tekrar telefon açtım, bulunduğum yeri söyledim polisler gelip beni yakaladı. sanık Ö.’e 6 adet 20 milyonluk sahte parayı vermiştim, bozdurup bana 60 milyonlirasını verecekti, daha sonra parayı da getirmedi, kendisini görmedim, kendisi ile daha önceden tanışırım, beni sanık A. T. tanıştırmıştır” şeklinde beyanda bulunmuştur.

Haklarındaki hükümler kesinleşen sanıklar A. K. ve A. T.’ın sanık Ö. Ç.’a ilişkin bir beyanı bulunmamaktadır.

sanık Ö. Ç. kollukta; “İnşaat işlerinde çalışırım bana sormuş olduğunuz olayla ilgili olarak, tarihten 15 gün kadar önce ismini bildiğim A. T. ve yanında ismini bilmediğim iki kişi ile birlikte Afyon Merkezde bulunan Gençlik Kahvehanesine geldiler, fakat yanında gelen şahısları bu zamana kadar ne gördüm ne de tanıyordum, yaklaşık olarak bir saat kadar kahvede kaldılar, A. bana hal hatır sordu ve yanımdan ayrılarak diğer şahısların yanına gitti. Ben de bir müddet daha kahvede kaldıktan sonra oradan ayrıldım. 17.7.2002 günü çalışmak için Çay İlçesi Karamık Karacaören Köyü’ne gittim, o zamandan beri bu köyde çalışıyorum, evimin burada olması sebebi ile 3-4 günde bir Afyon İline gidip geliyordum. 31.7.2002 günü telefon ile ailemi aradığımda annem bana arandığımı söyleyerek karakola gitmemi söyledi, ben de gelerek teslim oldum. Burada Afyon İlinde piyasaya sahte para süren kişiler ile ilgili olarak arandığımı öğrendim fakat bana resmini gösterdiğiniz şahıslardan A. T.’ı iyi tanıyorum, diğer şahıslardan ismini burada öğrendiğim A. K. ve K. S. isimli şahısların daha önce A. ile birlikte Gençlik Kıraathanesine gelen şahıslar olduğunu biliyorum. İddia edildiği gibi bu şahıslar bana hiçbir zaman ne sahte ne de gerçek para vermediler bu şahıslarla para alışverişim olmadı”, 2.8.2002 tarihinde sorguda, “Ben üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Piyasaya sahte para sürmek suçundan hakkında hazırlık tahkikatı yürütülen sanıklardan sadece A. T.’ı tanırım. Bu tarihten 15 gün kadar önce A. T. yanında tanımadığım iki kişi birlikte Afyon Herke’ de bulunan Gençlik Kıraathanesine geldiler. Ben A. T. dışındaki sanıkları kesinlikle daha önce görmüş değilim. Birlikte kahvede bir saat kadar oturduk sohbet ettik, ancak aramızda kesinlikle sahte para alışverişi konusunda sohbet geçmediği gibi pazarlıkta yapılmamıştır. Ben K. S. isimli şahsı tanımam, sebep benim hakkımda böyle beyanda bulunmuş bilemiyorum. Sanık benimlakabıma kadar olan bilgileri nereden edindi bilemiyorum. Ben kesinlikle sanıklardan 6 adet 20.0000.000 TL.lik sahte banknot almış değilim. Bana iftira atıyorlar”, mahkemede; “ben suçlamayı kabul etmem ben sanıklardan sadece A. T.’ı tanırım diğer şahısların hiç birini görmedim, bu sebeple sahte para işi ile ilgim yoktur”, şeklinde savunmada bulunmuştur.

Dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde;

Bazı kişilerin Afyonkarahisar İlinde piyasaya sahte para sürdüğüne ilişkin olarak yapılan ihbar üzerine başlatılan soruşturmada, hakkında parada sahtecilik suçundan verilen mahkumiyet hükmü kesinleşen K. S.’nın yakalandıktan sonra, “Topal Ö.” lakaplı kişiye de Gençlik Kıraathanesinde 6 adet sahte 20.000.000 TL verdiği yolundaki beyanı sonrasında bu lakabı kullandığı belirlenen sanık Ö. Ç. polis tarafından aranmaya başlanmış, arandığını öğrenen sanık kendiliğinden gelerek kolluğa teslim olmuştur. Sanık tüm aşamalarda istikrarlı ve birbiriyle uyumlu savunmalarında K. S.’dan sahte para aldığına yönelik suçlamayı kabul etmemiş, sanığın atılı parada sahtecilik suçunu işlediğine dair K. S.’nın anlatımından başka kanıt da elde edilememiştir.

Ceza yargılamasında sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır.

Bu itibarla, sanığın atılı parada sahtecilik suçundan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi isabetsiz olup yerel mahkeme direnme hükmünün bozulması gerekmektedir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1-) Afyonkarahisar 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 3.6.2008 gün ve 51-105 Sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,

2-) Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 9.11.2010 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.