Avukat Dinç Can Kaptan'ın BBC gazetesi Bilişim Suçları Dijital Şiddet üzerine son röportajını okumak için lütfen tıklayın.  Cumhuriyet Gazetesi'nde de yayınlanan bu röportajı Cumhuriyet Gazetesi üzerinden okumak için ise lütfen burayı tıklayın.

Kamulaştırmasız El Atma Durumunda Tazminat Nasıl Alınır

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2009/5-104
K. 2009/142
T. 29.4.2009
• KAMULAŞTIRMASIZ ELATMA NEDENİYLE TAZMİNAT ( Kamulaştırma Kanununa Uygun İşlemle Dava Konusu Taşınmaza Fiilen El Koyan İdare Aleyhine Haksız Fiil Neticesinde Meydana Gelen Zararın Tazmini Niteliğinde Olan Kamulaştırmasız El Koyma Hükümlerine Dayanılarak Taşınmaz Bedelinin Talep Edilemeyeceği )
• TAZMİNAT ( Kamulaştırmasız Elatma Nedeniyle – Kamulaştırma Kanununa Uygun İşlemle Dava Konusu Taşınmaza Fiilen El Koyan İdare Aleyhine Haksız Fiil Neticesinde Meydana Gelen Zararın Tazmini Niteliğinde Olan Kamulaştırmasız El Koyma Hükümlerine Dayanılarak Taşınmaz Bedelinin Talep Edilemeyeceği )
• TAŞINMAZ BEDELİNİN TAHSİLİ ( Kamulaştırma Kanununa Uygun İşlemle Dava Konusu Taşınmaza Fiilen El Koyan İdare Aleyhine Haksız Fiil Neticesinde Meydana Gelen Zararın Tazmini Niteliğinde Olan Kamulaştırmasız El Koyma Hükümlerine Dayanılarak Talep Edilemeyeceği )
ÖZET : 6830 sayılı İstimlak Kanunu’nun 25.maddesi uyarınca, 27.11.1982 son ilan tarihi itibariyle taşınmaz mal sahibi davacı yönünden başlamış bir kamulaştırma işlemi bulunduğu, ilanen tebliğ tarihinden itibaren davacı tarafından 14.maddede öngörülen 30 günlük hak düşürücü sürede bedel artırım davası açılmadığı; bu itibarla kesinleşmiş kamulaştırma bedeli ve işleminin varlığı karşısında, kamulaştırma kanununa uygun işlemle dava konusu taşınmaza fiilen el koyan idare aleyhine, haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini niteliğinde olan kamulaştırmasız el koyma hükümlerine dayanılarak taşınmaz bedelinin talep edilemeyeceği kuşkusuzdur.

DAVA : Taraflar arasındaki “kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat” davasından dolayı bozma üzerine direnme yoluyla; Küçükçekmece Asliye 2.Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.03.2008 gün ve 2007/95 E.-2008/100 K. sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ndan çıkan 03.12.2008 gün, 2008/5-736 Esas, 2008/727 Karar sayılı ilamın, karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu’nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Davacı vekili; müvekkilinin kayden paylı malik bulunduğu İstanbul İkitelli Karaçalılık Mevkii 10 Pafta 156 Parsel sayılı taşınmaza davalı idarece 1990 yılında el atılarak konut inşaatına başlandığını, 25 yıldır yurtdışında yaşayan ve kamulaştırma belgeleri kendisine tebliğ edilmeyen müvekkilinin bu durumu Türkiye’ye döndüğünde haricen öğrendiğini ileri sürerek 150.000.00 YTL kamulaştırmasız el koyma karşılığının kamu alacakları için uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı idare vekili; 6830 sayılı İstimlak Kanununun 13.maddesinde öngörülen tüm mercilerden adres araştırması yapan müvekkilinin kamulaştırma işlemini davalıya ilanen tebliğ ettiğini, tebliğ tarihine göre 30 günlük hak düşürücü sürede bedel artırım davası açmayan davacının kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat istemiyle açtığı davanın dinlenemeyeceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.

Mahkemenin, “davalı idarece usulüne uygun adres araştırması yapılmadan kamulaştırma işleminin ilanen tebliğ edildiği, bu itibarla davacı yönünden kesinleşmiş bir kamulaştırma işlemi ve bedelinden söz edilemeyeceğinden, davacı tarafından kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davası açılabileceği” gerekçesiyle ve yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunu benimsemek suretiyle “davanın kısmen kabulüne” dair verdiği karar, Özel Daire’ce “kamulaştırma işlemini gerçekleştiren davalı idare tarafından kamulaştırmaya ilişkin belgelerin davacı malike tebliğ edilebilmesi için 6830 sayılı İstimlak Kanununun 13.maddesinde belirtilen mercilerden adres araştırması yapıldığı, Tapu Sicil Müdürlüğünce bildirilen adrese kamulaştırma evraklarının tebliğe çıkarıldığı, 22.09.1981′ de tanınmıyor diye bila tebliğ iade edildiği, haricen Zabıta marifetiyle de yapılan araştırma sonucunda davacının adresinin tesbit edilememesinden dolayı 13.11.1982 ve 27.11.1982 tarihlerinde gazete vasıtasıyla ilanen tebliğ yapıldığı, ilanen yapılan bu tebliğden itibaren 30 gün içerisinde davacı tarafından bedel artırım davasının açılmadığı anlaşıldığından yasal süresi içinde açılmayan davanın reddine karar verilmesi gerektiğine” işaretle bozulmuş; Yerel Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Davacının paydaşı bulunduğu 156 parsel numaralı taşınmazın Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü’nce 04.05.1979 tarihinde kamulaştırılmasından sonra, Kıymet Takdir Komisyonunca belirlenen bedelin davacı adına bankaya bloke edildiği, kamulaştırmayı yapan idare tarafından davacının adres araştırması için Bakırköy 4.Bölge Tapu Sicil Muhafızlığına, Kocasinan Emlak Vergi Dairesi Müdürlüğüne, Halkalı Belediye Başkanlığına, Bakırköy Jandarma Komutanlığına ve İkitelli Köyü Muhtarlığına 18.06.1979 tarihli yazıların yazıldığı, Tapu Sicil Muhafızlığı ile Mahalle Muhtarlığınca davacının adresinin “Laleli Ordu cad. Ceylan sok. No:8/3″ olarak bildirildiği ve diğer mercilerce adres tespiti yapılamadığı çekişme dışıdır. Yine, kamulaştırma belgelerinin tebliği için, davacının Tapu Sicil Muhafızlığından bildirilen adresine idarece çıkarılan tebligatın, davacının tanınmadığından bahisle 22.09.1981 tarihinde bila tebliğ iade edildiği ve bunun üzerine idarece 13.11.1982 ve 27.11.1982 tarihlerinde ilan yoluyla tebliğ cihetine gidildiği, ilanen tebliğ tarihinden itibaren 30 günlük hak düşürücü sürede bedel artırım davası açmayan davacının 19.10.2005 tarihinde kamulaştırmasız el koyma hükümlerine dayanarak eldeki davayı açtığı uyuşmazlık dışıdır.

Uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın kamulaştırma belgelerinin davacıya tebliğ işleminin usulüne uygun olup olmadığı, buna bağlı olarak görülmekte olan kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davasının dinlenip dinlenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Kamulaştırma kararının alındığı 04.05.1979 tarihinde yürürlükte bulunan 6830 sayılı İstimlak Kanunu’nun 25.maddesinde; kamulaştırma işleminin, aynı Kanununun 13.maddesi uyarınca yapılan tebligatla başlayacağı hükmü öngörülmüştür.

Diğer taraftan, taşınmaz mal sahibi yönünden, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda, takdir olunan bedele karşı adli yargıda dava açma süresi 6830 sayılı İstimlak Kanunu’nun 14.maddesinde düzenlenmiş olup; anılan madde uyarınca taşınmazın malik, zilyet ve diğer ilgililerin, 13.madde gereğince ikametgâhlarında tebligat yapılmış olanları tebliğ tarihinden itibaren 15 gün, bunlar haricindekiler son ilân tarihinden itibaren 30 gün içinde adli ve idari yargıda dava açabileceklerdir.

Bu noktada, kamulaştırma kararı alınmış ve bedel bankaya bloke edilmiş olsa dahi; idarece tebligat yapılmadan, mal sahibinden taşınmaz malın teslimi istenemeyeceği gibi, mal sahibi yönünden de tamamlanmış bir kamulaştırma işleminden söz edilemeyeceği açıktır.

Böyle bir durumda idarece taşınmaza el konulmuş ise, Kamulaştırma Kanununa uygun hareket edilmediğinden ve kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığı söz konusu olduğundan; mal sahibi, 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere, idare aleyhine el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, değer karşılığının verilmesini de isteyebilecektir.

Şu açıklamalardan anlaşıldığı üzere; idarece fiilen el atılan taşınmaza ilişkin olarak kamulaştırma kararı alınmış ve bedel bankaya bloke edilmiş olmasına karşın, 6830 Sayılı İstimlak Yasası’nın 13.maddesi uyarınca mal sahibine yapılmış tebligat bulunmadığı bir durumda, mal sahibi dilerse idare aleyhine el atmanın önlenmesi davası açabilecek ya da taşınmaz bedelini talep edebilecektir.

Burada önemle vurgulanmalıdır ki; 6830 sayılı İstimlak Kanunu’nun 7.maddesi, kamulaştırmayı yapan idareye, taşınmaz mal sahiplerinin adreslerinin tapu ve vergi kayıtları üzerinden veya haricen yaptıracağı araştırma ile belirlenmesi yükümlülüğünü getirmiş; kamulaştırma işleminin tebliğ usul ve şeklini düzenleyen 13.maddesinde ise, kamulaştırılması kararlaştırılan yerlerin tapu ve vergi kayıtları ve haricen yapılacak tahkikatla tespit edilecek mal sahibine noter vasıtasıyla tebliğ olunacağı öngörülmüştür.

6830 sayılı İstimlak Kanunu’nun 13.maddesine ait Geçici Encümen Mazbatasında açıklandığı üzere; ilke olarak doğrudan doğruya ve ikametgahta noter vasıtasıyla tebligat esası kabul edilmiş ise de, araştırmalara rağmen ikametgahı bulunmayanlara ilanen tebligat yolu da uygun görülmüştür.

O halde; kamulaştırma işlemini yapan idarenin, tapu kayıtlarını getirtip mal sahiplerinin adreslerini tapu ve vergi kayıtları üzerinden veya ayrıca haricen yaptıracağı araştırma ile belgeye bağlamak suretiyle tespit ettirmek ve tüm bu araştırmalar sonucunda tebligat adresi tespit edilemediği takdirde ilanen tebligat yaptırmakla yetinebileceği ve başka yerlerden adres araştırma zorunluluğu bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.

Somut olayda; davalı idarece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeye uygun olarak, davacının adresi tapu ve vergi kayıtları üzerinden ve ayrıca haricen zabıta marifetiyle araştırılmış; tapu sicil müdürlüğünce bildirilen adrese noter aracılığı ile tebliğe çıkarılan kamulaştırma belgeleri, davacının gösterilen adreste tanınmadığı meşruhatı ile bila tebliğ geri çevrilmesi nedeniyle 13.11.1982 ve 27.11.1982 tarihlerinde gazeteyle ilanen tebliğ edilmiştir.

Az yukarıda da açıklandığı üzere; 6830 sayılı İstimlak Kanunu’nun 14.maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin başlaması için, aynı Kanunun 13.maddesine uygun bir tebliğin bulunması zorunlu olup, anılan maddede tahdidi olarak sayılan tüm yükümlülüklerini yerine getiren davalı idarece yapılan ilanen tebligatın geçerli olduğu açıktır.

Sonuç olarak; 6830 sayılı İstimlak Kanunu’nun 25.maddesi uyarınca, 27.11.1982 son ilan tarihi itibariyle taşınmaz mal sahibi davacı yönünden başlamış bir kamulaştırma işlemi bulunduğu, ilanen tebliğ tarihinden itibaren davacı tarafından 14.maddede öngörülen 30 günlük hak düşürücü sürede bedel artırım davası açılmadığı; bu itibarla kesinleşmiş kamulaştırma bedeli ve işleminin varlığı karşısında, kamulaştırma kanununa uygun işlemle dava konusu taşınmaza fiilen el koyan idare aleyhine, haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini niteliğinde olan kamulaştırmasız el koyma hükümlerine dayanılarak taşınmaz bedelinin talep edilemeyeceği kuşkusuzdur.

Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak, usulüne uygun tebligatın ve kesinleşmiş kamulaştırma bedelinin varlığının kabulü ile tebliğden itibaren 30 gün içerisinde bedel artırım davası açmayan davacının kamulaştırmasız el koyma nedeniyle açtığı eldeki tazminat davasının reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle davanın kabulüne dair önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin reddi gerekir.

SONUÇ : Yukarıda ve düzeltilmesi istenen Hukuk Genel Kurulu ilamında gösterilen gerektirici nedenlere göre, davacı vekilinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440.maddesinde yazılı sebeplerden hiç birisine dayanmayan ve yerinde olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, aynı kanunun değişik 442.maddesinin 3.fıkrası hükmüne göre takdiren ( 169.00 ) YTL. para cezasıının düzeltme isteyenden alınmasına, 29.04.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.