Avukat Dinç Can Kaptan'ın BBC gazetesi Bilişim Suçları Dijital Şiddet üzerine son röportajını okumak için lütfen tıklayın.  Cumhuriyet Gazetesi'nde de yayınlanan bu röportajı Cumhuriyet Gazetesi üzerinden okumak için ise lütfen burayı tıklayın.

İcra Takibine İtiraz ve Yetki İtirazı

İcra Takibine itiraz edilirken yetkiye itiraz edilecekse bu itirazın ayrıca belirtilmesi gerekir. Aksi halde icra dairesinin yetkisi kabul edilmiş olur.

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2004/19-410
Karar: 2004/471
Karar Tarihi: 06.10.2004
ÖZET: İtirazın iptali davasının görülebilmesi için, öncelikle, ortada takip hukuku kuralları çerçevesinde yasaya ve yöntemine uygun şekilde yapılmış, geçerli bir icra takibinin bulunması gerekir. Bir İcra takibinde icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş ise, bu itiraz usulünce incelenip sonuçlandırılmadığı sürece, açıklanan nitelikte bir icra takibinin varlığından söz edilemez. Eş söyleyişle, ilgili icra müdürlüğünün yetkisiz olduğu yönünde itiraza uğramış olan bir icra takibi, bu itiraz yöntemince karara bağlanmadıkça, hukuken geçerli bir takip niteliğine kavuşamaz. Bu nedenle, itirazın iptali davasını gören mahkeme, öncelikle bu yönü inceleyip karara bağlamalıdır.

(2004 S. K. m. 67) (818 S. K. m. 73) (1086 S. K. m. 10)

Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana Asliye 3. Hukuk Mahkemesince dava dilekçesinin yetki yönünden reddine (Mahkemenin yetkisizliğine) dair verilen 11.12.2002 gün ve 2002/103-923 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 17.4.2003 gün ve 2003/1930-4103 sayılı ilamı ile; (“. ..Dava, İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılmış itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı tarafından girişilen ilamsız icra takibine karşı davalı borçlu, icra dairesinin yetkisine itirazla birlikte borcun esasına da itiraz etmiştir. Bu itiraz üzerine duran takibin devamı için açılan İtirazın iptali davasında mahkemenin yetkisine de itiraz etmiştir. Bu durumda mahkemece öncelikle icra dairesinin yetkili olup olmadığı üzerinde durularak bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile mahkemenin yetkisiz olduğuna karar verilmesi isabetsizdir…”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, İtirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı vekili, dekorasyon işi yapan davacı şirketin, davalı şirketçe işletilen İskenderun’daki H. Oteli’ne döşenecek halıları temin ve teslim ettiğini, bu iş nedeniyle düzenlediği fatura bedelinin davalı tarafından ödenmediğini, alacağın tahsili için Adana 5. İcra Müdürlüğünde İcra takibi yapıldığını, ancak, davalının hem borca ve hem de icra dairesinin yetkisine itiraz ettiğini; para borçlarının B.K.nun 73. maddesi uyarınca alacaklının ikametgahında ödenmesi gerektiğini, dolayısıyla para alacağına ilişkin icra takibinin alacaklının bulunduğu yer icra dairesinde yapılabileceğini, esas yönelik itirazların da yerinde olmadığını ileri sürerek, itirazın iptaline, asgari %40 oranında inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, uyuşmazlıkta Adana İcra Müdürlüklerinin ve Mahkemelerinin yetkili olmadıklarını, HUMK. nun 9. ve 10. maddelerinin bu konuda açık hükümler taşıdığını; B. K. nun 73.maddesinin ancak hukuken geçerli sözleşmelerde uygulanabileceğini, taraflar arasında her hangi bir sözleşme bulunmadığını, davalının otel dekorasyonu için Adana’daki dava dışı L. Endüstriyel Dekorasyon Mobilya ve Yapı Malzemeleri Pazarlama Sanayi Ticaret A.Ş. ile anlaşma yaptığını, anlaşma çerçevesinde de halılar için bu şirkete ödemelerde bulunduğunu, davacının sözleşme ilişkisinin davalı ile değil, dava dışı L. Endüstriyel Dekorasyon Mobilya ve Yapı Malzemeleri Pazarlama Sanayi Ticaret A.Ş. ile kurulduğunu, dolayısıyla davacının bir alacağı varsa bu şirketten istemesi gerektiğini; öte yandan, malların teslim yerinin de, davalı firmanın ikametgahının bulunduğu İskenderun olduğunu, bu durumda B.K.nun 73. maddesinin olayda uygulanamayacağını, dolayısıyla İskenderun İcra Müdürlükleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğunu savunarak; öncelikle, Adana İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkisizliklerine, İskenderun İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduklarına, aksi takdirde davanın esastan reddine ve haksız takip nedeniyle asgari %40 oranında tazminata karar verilmesini istemiştir.
Yerel Mahkemece verilen; davalı şirketin İskenderun’da faaliyet gösterdiği, gönderildiği iddia olunan malların da İskenderun’da teslim alındığı, bu durumda davaya bakma yetkisinin HUMK.nun 10. maddesindeki özel yetki kuralı uyarınca sözleşmenin yerine getirildiği yer olan İskenderun mahkemesine ait bulunduğu, davalının ikametgahı İskenderun’da olduğundan, genel yetki kuralına göre de aynı Mahkemenin yetkili olacağı gerekçesine dayalı yetkisizlik kararı, Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.

Davacı tarafından, Adana 5. İcra Müdürlüğü’nün 2001/17598 esas sayılı dosyası üzerinden yapılan icra takibinde, borçlu davalının hem icra dairesinin yetkisine ve hem de borca itiraz ettiği, anılan dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

Görülmekte olan davada da, davalı borçlu tarafından icra dairesinin yetkisizliği iddiası tekrarlanmış, aynı gerekçeye dayalı olarak mahkemenin de yetkisiz olduğu ileri sürülmüştür.

Hemen belirtilmelidir ki, itirazın iptali davasının görülebilmesi için, öncelikle, ortada takip hukuku kuralları çerçevesinde yasaya ve yöntemine uygun şekilde yapılmış, geçerli bir icra takibinin bulunması gerekir. Bir İcra takibinde icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş ise, bu itiraz usulünce incelenip sonuçlandırılmadığı sürece, açıklanan nitelikte bir icra takibinin varlığından söz edilemez. Eş söyleyişle, ilgili icra müdürlüğünün yetkisiz olduğu yönünde itiraza uğramış olan bir icra takibi, bu itiraz yöntemince karara bağlanmadıkça, hukuken geçerli bir takip niteliğine kavuşamaz.

Bu nedenle, itirazın iptali davasını gören mahkeme, öncelikle bu yönü inceleyip karara bağlamalıdır. Esasen, itirazın iptali davasına bakma yetkisi takibin yapıldığı yer mahkemesine ait olduğundan, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi zorunludur; mahkeme bu inceleme sonucunda kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır. Yine, mahkemenin açıklanan yönde yapacağı inceleme ve değerlendirme bakımından, kendi yetkisine yönelik bir itirazın bulunup bulunmaması da önem taşımaz. Kısaca, itirazın iptali davasını gören mahkeme, kendi yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemek ve sonuçlandırmakla yükümlüdür.

Somut olayda, Yerel Mahkeme, icra dairesinin yetkisiz bulunduğu yönündeki davalı itirazı hakkında herhangi bir değerlendirme yapmaksızın; sadece, kendi yetkisine ilişkin itirazı incelemek suretiyle sonuca varmıştır.

Hal böyle olunca; aynı yöne işaret eden Özel Daire bozma kararına uyması gereken Yerel Mahkemenin önceki kararda direnmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 06.10.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

 

 

1) İtirazın iptali davası genel yetkili mahkemede görülür. Mahkeme yetkisini geçerli bir icra takibinin bulunup bulunmamasına göre belirler.
2) Eğer icra takibine karşı yetki itirazı varsa geçerli bir takip olduğundan bahsedilemeyeceği için öncelikle icra dairesinin itirazını inceler.
3) Eğer icra dairesinde yetkiye itiraz edilmemişse artık usulüne göre başlamış bir takibin var olduğu söylenebileceğine göre ve yine genel yetkili mahkemenin takip hukukuna ilişkin bir itirazı değerlendiremeyeceğine göre davanın reddedilmesi gerekir