Avukat Dinç Can Kaptan'ın BBC gazetesi Bilişim Suçları Dijital Şiddet üzerine son röportajını okumak için lütfen tıklayın.  Cumhuriyet Gazetesi'nde de yayınlanan bu röportajı Cumhuriyet Gazetesi üzerinden okumak için ise lütfen burayı tıklayın.

Boşanma Davalarında Yetki

T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi

E:2010/4537
K:2011/8105
T:10.05.2011

BOŞANMA DAVASI
YETKİ
YERLEŞİM YERİ

Özet
4721 sayılı T.M.K.’nın 168. maddesine göre; boşanma veya ayrılık davaları, eşlerden birinin yerleşim yerinde veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesinde açılır.
Taraflar yabancı olup; dosyadaki belgelerden davacının, 06.11.2008 – 06.11.2010 tarihleri arasındaki yabancılara mahsus ikamet tezkeresiyle Türkiye’de bulunduğu anlaşıldığından, nüfus ve vatandaşlık işleri G.M.’den davacının “Yabacılar kütüğünde” kaydının olup olmadığı ve aynı kütükte dava tarihi itibariyle Türkiye’deki yerleşim yeri adresiyle ilgili bir bilginin bulunup bulunmadığı sorulup tespit edilmeli, sonucuna göre karar verilmelidir.

Davanın tarafları yabancıdır. Yabancı unsur ihtiva eden davalarda Tük mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibarıyla yetki kuralları tayin eder. (5718 s. MÖHUK. md. 40) iç hukuk, bir davada yer itibarıyla hangi mahkemeyi (veya mahkemeleri) yetkili göstermiş ise, bu mahkeme, o davada milletlerarası yetkiye de sahiptir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 168. maddesine göre; boşanma veya ayrılık davaları, eşlerden birinin yerleşim yerinde veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesinde açılır. Bu yerlerden birini seçme hakkı davacıya aittir. Davacı, kendi yerleşi yerinin İstanbul olduğunu ileri sürdüğüne göre, İstanbul’un dava tarihi itibarıyla davacının yerleşim yeri olup olmadığı belirlenmelidir. Dava 13.05.2009 tarihinde açılmıştır. Dosyaya sunulan belgelerden, davacının 06.11.2008 ile 06.11.2010 tarihleri arasında iki yıl süreli yabancılara mahsus ikamet tezkeresiyle Türkiye’de bulunduğu anlaşılmaktadır. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununa göre, Türkiye’de her hangi bir amaçla en az altı ya süreli ikamet tezkeresi almış olan yabancıların Genel Müdürlükçe “Yabancılar Kütüğüne” kaydedilmeleri (md.8/1) ve yerleşim yeri adreslerinin bu kütüğe işlenmesi, bu kanuna dayanılarak çıkarılan 15.08.2007 tarihinde yürürlüğe konulan “Adres Kayıt Sistemi Yönetmeliğine” göre de, bu durumda olan yabancıların yerleşim yeri ve diğer adres bilgilerinin elektronik ortamda tutulması zorunludur. (Yönetmelik md.10/1) o halde, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nden, davacının “yabancılar kütüğünde” kaydının olup olmadığı ve aynı kütükte dava tarihi itibarıyla Türkiye’deki yerleşim yeri adresiyle ilgili bir bilginin bulunup bulunmadığı sorulup tespit edilmeli, kişilerin adres beyan formundaki bildirimlerinin aksi sabit oluncaya kadar geçerli (Yönetmelik md.13/1) olacağı da dikkate alınmalı, bu ve tarafların gösterdikleri tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Açıklanan yönler araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, duruşma için takdir olunan 825.00 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi. 10.05.2011 (Salı)

KARŞI OY YAZISI
Mahkemece; her iki tarafı da yabancı uyruklu kişiler arasındaki boşanma ve malvarlığının tasfiyesi davasında; davacı ve davalının Türkiye/İstanbul’da yerleşim yerinin bulunmadığı gerekçe gösterilerek; davalının usulüne uygun “ yetki itirazı”nın kabulüyle “Mahkemenin milletlerarası yetkiye sahip olmadığı” belirtilerek davanın reddine kara verimleştir. Yabancı unsurlu (tarafları yabancı uyruklu olan) davalarda Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisin, iç hukukun yer itibariyle yetki kurulları tayip eder (5718 s. MÖHUK.md.40). Bu nedenle, yabancı unsurlu bir davada; yetki itirazı yapılmışsa; davanın iç hukuk gereğince yetkili mahkemede açılmış olup olmadığının incelenmesi gerekir. Türk Medeni Kanununun 168. maddesi gereğince boşanma davasının davacının yerleşim yeri mahkemesinde de açılması mümkündür. Diğer seçimlik yetkili yerler olarak; tarafların son altı yadır İstanbul/Türkiye’de birlikte oturmadıkları, davalı kadının Türkiye’de yerleşim yerinin bulunmadığı hususları çekişmeli değildir. Davalının yetki itirazının yerindeliği; davacının İstanbul/ Türkiye’de yerleşim yerinin mevcut olup olmadığının belirlenmesine bağlıdır. Türk hukukuna göre, “yerleşim yeri” bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. (TMK. Md.19/1). Bir kimsenin aynı zamanda birden çok yerleşim yeri olamaz (TMK. md. 19/2)
Bir kimse için, Türkiye’deki yerleşim yerinin mevcut olup olmadığı konusunda subjektif ve objektif unsurların bir arada gerçekleşmiş olması gereklidir. Subjektif unsur “yerleşme niyeti” objektif unsur “sürekli olarak oturma”dır. Bir yabancı, sürekli Türkiye’de oturmakta, yani objektif unsur gerçekleşmiş olsa bile; subjektif unsur (yerleşme niyeti) oluşmamışsa; o kişinin Türkiye’de yerleşim yerinin mevcut olduğundan söz edilemez. Yerleşme niyetinin araştırılmasında; yabancı kişinin Türkiye’de ikamet tezkeresinde gösterilen adresinin bulunduğu yeri “ekonomik ve sosyal olarak yaşamının odağı” haline getirmiş olup olmadığına bakılacaktır. Öğretide ikamet tezkeresinin yerleşim yerine karine bile teşkil etmediği savunulmaktadır. Düşünceme göre de böyledir.
Davacı vekili, temyiz dilekçesinde yerleşme niyetini (subjektif unsur) mahkemece yeterince araştırılmadığını; delillerinin tam olarak toplanmadan yetki itirazının kabulüne karar verildiğini ileri sürmüştür. Yabancı unsurlu davalarda uygulanacak hukuk yabancı hukuk olsa bile; davanın yürütülmesinde geçerli usul hukuku “mahkemenin hukuku”dur. Türk usul hukukunda yetki itirazının “hadise” şeklinde, yani bir ön-sorun olarak incelenmesi gerekir (HUMK.md.187/2,196,224).
Mahkemece, tarafların, davacının İstanbul/Türkiye’de yerleşmek niyetiyle oturduğu/oturmadığı konusunda gösterdikleri (gösterilmemişse gösterme olanağı tanınarak) tüm deliller birlikte değerlendirilerek; mahkemenin yetkili olup olmadığı konusunda bir karar verilmesi gerekirken; eksik incelemeyle yetkisizlik ararı verilmesi doğru olmamıştır. Değerli çoğunluğun yerleşim yerinin subjektif unsurunun belirlenmesinde “ikamet tezkeresi”ne karine gücü veren (kanımca gereğinden fazla önem veren) görüşüne katılmadığımdan; hükmün bu değişik gerekçeyle bozulması gerektiğini düşünüyorum. Üye İ. Okur

  1. Fadime