Avukat Dinç Can Kaptan'ın BBC gazetesi Bilişim Suçları Dijital Şiddet üzerine son röportajını okumak için lütfen tıklayın.  Cumhuriyet Gazetesi'nde de yayınlanan bu röportajı Cumhuriyet Gazetesi üzerinden okumak için ise lütfen burayı tıklayın.

Nüfus Davaları, Nüfus Davası

Ülkemizde nüfus davaları genel olarak yaş düzeltme ve isim değiştirme gibi davalardan oluşur. Bu davalarda bir karşı taraf mutlaka nüfus müdürlüğü olmalıdır. Bu davalar genel olarak asliye hukuk mahkemelerinin görev alanına giren davalardır. Nüfus davası bir kere açılabileceğinden dava açarken çok özenli hareket edilmelidir. Zira davanın kaybedilmesi durumunda bir daha dava açılamaz. Bu sebeple bu davalarda nüfus davası avukatı yardımı alınması gerekir.

Ankara’da açılan nüfus davaları ortalama olarak 4-5 ay gibi bir sürede sonuçlanmaktadır. Fakat Ankara mahkemelerinin çok yoğun olduğu göz önüne alındığında bu süre bir kaç ay daha uzayabilir. Bu davalar, davacının ikamet yerinde açılır. Eğer dava yanlış yerde açılırsa yetkisizlik kararı verilebilir.

Nüfus Davaları Ankara

Nüfus davaları genellikle tanıkla ispatlanan davalardır. Bunun yanında yaş düzeltme davalarında hastene kayıtları ve kemik yaşı testi de gerekebilir. En az 2 tane tanık olması gerekir. Bu tanıklar dava konusunda hakkında bilgi sahibi olan kişiler arasından seçilmelidir. İsim değiştirme davaları sonuçlandıktan sonra gazete ilanı gerekir. Bu işlemler avukat yardımı ile yapılıyorsa zaten avukat gerekli işlemleri yapacaktır. Ankara’da açılan davalarda hakimler genellikle tensiple birlikte tanıkların dinlenilmesi için duruşma davetiyesi çıkararak davanın kısa sürede sonuçlanmasını sağlarlar.

Nüfus Davası Yargıtay Kararları

T.C. YARGITAY

2.Hukuk Dairesi
Esas: 2009/17090
Karar: 2010/21855
Karar Tarihi: 23.12.2010
ÖLÜMÜN TESPİTİ VE NÜFUS KAYDININ DÜZELTİLMESİ DAVASI – CUMHURİYET SAVCISI KATILIMI SAĞLANMADAN DAVANIN GÖRÜŞÜLÜP SONUÇLANMASI – DAVAYA CUMHURİYET SAVCISININ KATILMASI GEREĞİ – HÜKMÜN BOZULDUĞU
ÖZET: Davacı ölümün tespiti ve ölümün tespitiyle ilgili nüfus kaydında buna ilişkin kayıtların düzeltilmesini istemektedir. Mahkemece dava, Cumhuriyet Savcısı katılımı sağlanmadan görülüp, sonuçlandırılmış; Cumhuriyet savcısı hükmü katılımı sağlanmadan görülüp karara bağlandığı ve bu durumun usule aykırı olduğu gerekçesiyle temyiz etmiştir. Temyiz incelemesine konu bu davanın, mevcut niteliğine göre Cumhuriyet savcısı katılımıyla görülüp sonuçlandırılması gerekirken, bu gerekliliğin gözetilmemesi, usul ve yasaya aykırı olup; hükmün bu nedenle bozulmasını gerektirmiştir.
(5490 S. K. m. 33) (Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik m. 69)

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Temyiz incelemesine konu dava, nüfus sicilinde sağ gözüken kişinin gerçekte ölü olduğunun tespiti yanında, sicilde <sağ> olarak belirtilen kaydın <ölü> olarak düzeltilmesini de amaçlayan; bu kişinin ölmüş olduğunun tespiti durumunda mirasçısı olacak kişi tarafından açılmış <ölümün tespiti davası> niteliğindedir. Dava bu hukuksal niteliğiyle; mirasçılık haklarını etkileyeceğinden Türk Medeni Kanunu’nu, nüfus sicilindeki eksik veya hatalı kaydın düzeltilmesini de amaçladığından 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nu ilgilendirmektedir. Dava; mirasçılık hakkı ilgisi nedeniyle ölümün tespiti istenilen kişinin diğer mirasçısına, nüfus kaydının düzeltilmesi yönünden Nüfus Müdürlüğüne yöneltilerek açılmıştır. Davada husumet yönünden bir eksiklik veya yanlışlık bulunmamaktadır.

Ölü olduğu halde aile kütüklerinde (nüfus sicilinde) sağ gözükenler hakkında ne gibi işlem yapılabileceği, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 33 ve bu Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 69. maddesinde gösterilmiştir. Buna göre; bu gibi kişilerin ölü olduğu idarece tespit edilebildiği takdirde idari yoldan ölüm kaydı düşülebileceği gibi; yönetmeliğin belirtilen 69. maddesinde düzeltmeye esas alınabilecek belgeler arasında <mahkeme kararları> da gösterilmiş olduğundan, mahkeme kararlarına dayanılarak da ölüm kaydı düşülebilecektir. Yürürlükten kaldırılan 1587 sayılı Nüfus Kanunu’nda tespit davalarına yer verilmemişken; 5490 sayılı Nüfus

Hizmetleri Kanununun 36/1-c maddesinde, nüfus kayıt düzeltim davalarının bir türü olarak <tespit davaları>na da yer verilmiştir. O halde, nüfus idaresi hasım gönderilmek suretiyle açılan ölümün tespiti davasının dinlenmesine artık yasal bir engel bulunmamaktadır. Ancak, bu şekilde ölümün tespiti davaları açıldığında sadece ölümün tespitine karar vermek yeterli olmamakta; ölüm tarihi mirasçılık haklarını etkileyeceği ve sicilde de ölüm tarihinin belirtilmesi gerektiğinden, ölüm tarihinin de mümkünse gün/ay/yıl, en azından yıl olarak da tespiti gerekmektedir.

Diğer yandan; 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36/1-a maddesi; nüfus kayıt düzeltim davalarının Cumhuriyet savcısı ve nüfus müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru katılımıyla görüleceği ve karara bağlanacağını hükme bağlamıştır. Bunun sonucu olarak; nüfus kaydında düzeltme sağlamayı da amaçlayan ölümün tespiti davaları; açıklandığı gibi, nüfus kayıt düzeltim davalarının bir türü olarak, Cumhuriyet savcısı ve nüfus memuru katılımıyla görülüp sonuçlandırılmalıdır. Hemen belirtmek gerekir ki; nüfus sicilinde kaydı bulunmayan kişilere yönelik olarak, mirasçılık hakları vb. diğer bazı haklar yönünden de ölümün tespiti davası açılabileceğinden; o kişinin nüfus sicilinde kaydı bulunmadığı; ölü kişinin sicile yazımının da olanaklı olmaması nedeniyle; bu gibi ölümün tespiti davalarında Cumhuriyet savcısı katılımı ve davayı nüfus idaresine yöneltme gerekmemektedir.

Davaya konu olayda; ölümünün tespiti istenilen kişi 1922 doğumlu R. oğlu A. olup; bu kişi 1923 yılında Dikili nüfus kütüğüne tescil edilmiştir. Davacı bu kişinin 1934 yılında ölmüş olduğunu belirterek ölümün tespitiyle ilgili nüfus kaydında buna ilişkin kayıtların düzeltilmesini istemektedir. Mahkemece dava, Cumhuriyet savcısı katılımı sağlanmadan görülüp, sonuçlandırılmış; Cumhuriyet savcısı hükmü katılımı sağlanmadan görülüp karara bağlandığı ve bu durumun usule aykırı olduğu gerekçesiyle temyiz etmiştir. Yukarıda ayrıntısıyla açıklandığı gibi; temyiz incelemesine konu bu davanın, mevcut niteliğine göre Cumhuriyet savcısı katılımıyla görülüp sonuçlandırılması gerekirken, bu gerekliliğin gözetilmemesi, usul ve yasaya aykırı olup; hükmün bu nedenle bozulmasını gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma sebebine göre, hükmün esasının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.