Avukat Dinç Can Kaptan'ın BBC gazetesi Bilişim Suçları Dijital Şiddet üzerine son röportajını okumak için lütfen tıklayın.  Cumhuriyet Gazetesi'nde de yayınlanan bu röportajı Cumhuriyet Gazetesi üzerinden okumak için ise lütfen burayı tıklayın.

Hırsızlık Suçu

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2010/8-115
K. 2010/158
T. 29.6.2010
• KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA ( Olayın Meydana Geldiği Yerin Tespiti Amacıyla Yapılacak Bir Keşifte Şikayetçinin Olay Sırasında Başına Bir Şey Geçirilerek Gözlerinin Bağlandığı Yönündeki Anlatımı Karşısında Olayın Meydana Geldiği Yeri Hatırlaması ve Tespit Etmesi de Olanaklı Görülmediği )
• HIRSIZLIK ( Olayı Nedeniyle Kendisi İle Görüşen Sanığın Sesine Benzeterek Şikayetçi Olduğu Gözönünde Bulundurulduğunda Şikayetçiye Ses Tanıtımı Yaptırılmasının Maddi Gerçeğin Bulunmasında Bir Zorunluluk Olduğu )
• BELLİ HAKLARI KULLANMAKTAN YOKSUN BIRAKILMA ( Şikayetçiye Ses Tanıtımı Yaptırılmasının Maddi Gerçeğin Bulunmasında Bir Zorunluluk Olduğu Muhakkak İse de Şikayetçinin Yargılamanın Çeşitli Aşamalarında Sanık İle Aynı Ortamda Bulunduğu )
5237/m.53
ÖZET : Uyuşmazlık; sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan hükümlülüğüne karar verilen dosyada, eksik araştırma ile hüküm verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır. Meydana gelen olayın üzerinden 6 yıla yakın bir zaman geçmiş olduğundan, bu aşamada olayın meydana geldiği yerin tespiti amacıyla yapılacak bir keşifte, şikayetçinin olay sırasında başına bir şey geçirilerek, gözlerinin bağlandığı yönündeki anlatımı karşısında, olayın meydana geldiği yeri hatırlaması ve tespit etmesi de olanaklı görülmemektedir.

Ayrıca, şikayetçinin olay sırasında eylemi gerçekleştirdiği belirtilen şahısların yüzünü görmeyip, komutan diye hitap ettikleri kişinin sesini, babası M’nin evinden yapıldığı iddia olunan hırsızlık olayı nedeniyle kendisi ile görüşen sanık Y’nin sesine benzeterek şikayetçi olduğu gözönünde bulundurulduğunda, şikayetçiye ses tanıtımı yaptırılmasının maddi gerçeğin bulunmasında bir zorunluluk olduğu muhakkak ise de, şikayetçinin yargılamanın çeşitli aşamalarında sanık ile aynı ortamda bulunduğu, dolayısıyla sanığın sesini diğer kişilerin sesinden rahatlıkla ayırt edebileceği gerçeği karşısında, bu aşamada şikayetçiye ses tanıtımı yaptırmanın sonuca etkili olacağı kabul edilemez.

DAVA : Sanık Y…A…’ın, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan lehe olan 5237 sayılı TCY’nın 109/2 ve 109/3-b-son maddeleri gereğince 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hakkında 53. maddenin uygulanmasına ilişkin, Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 06.12.2005 gün ve 568-294 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 05.03.2008 gün ve 947-1537 sayı ile;

“… 1- Dosya kapsamı ve mağdurun, aşamalardaki beyanına göre olay günü sanığa ait araçtan indikten sonra ensesine aldığı darbenin de etkisiyle tanımadığı kişilerce zorla bindirildiği ikinci araçla götürüldüğü yere gelen ve kendisine komutan diye hitap edilen kişinin sesini olaydan önce kendisini araçla dolaştıran sanığın sesine benzettiğini söylemesi karşısında, bu hususla ilgili olarak mağdura tatbikat yaptırtılması ve gözleri kapalı olarak demir kapı gibi bir yerden girip bir süre duvar dibinde bekledikten sonra kendisini kaçıranların olay yerinden ayrılması üzerine gözlerini açıp dışarı çıktığında gördüğü şahıslara sorduğunda, burası Akdere’dir denilen yerde de keşif yapılması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik soruşturmayla yazılı biçimde hüküm kurulması,

2- Uygulamaya göre de; sanık hakkında 5237 sayılı TCY’nın 53. maddesi uygulanırken maddenin 1. fıkrasındaki hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına ‘hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar’ sürmesine karar verilerek aynı maddenin 3. fıkrasına aykırılık yapılması…” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel mahkeme ise, 15.07.2008 gün ve 178-236 sayı ile;

“… Müştekinin tanımadığını söylediği iki kişi hakkında mahkememize açılmış bir dava bulunmadığına göre sanığın sesi ile ilgili olarak mağdura tatbikat yaptırılmasına ve Akdere denilen yerde de keşif yapılmasına gerek yoktur.

Çünkü müşteki ile sanığın birbirlerini tanıdıkları hususunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığı gibi, müştekinin zorla alıkonulduğu yerin de Akdere veya başka bir yer olması suçun sübutu ve niteliği yönünden sonuca etkili değildir.

Sorun müştekinin iddiasına itibar edilip edilmeyeceği meselesidir…” gerekçesiyle 1 nolu bozma nedeni yönünden direnerek, ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.

Bu hükmün de, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli, 04.05.2010 gün ve 198562 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

KARAR : İnceleme sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan hükümlülüğüne karar verilen dosyada, eksik araştırma ile hüküm verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.

Dosyanın incelenmesinde;

Şikayetçinin 24.11.2004 günlü kolluk anlatımında; 20.11.2004 günü görevlisi olduğu sitenin 2. blok 2 numaralı dairesinde ikamet eden M… A…’ın evine hırsız girdiğini, hırsızlık olduğu gün M… A…’ın oğlu olduğunu söyleyen bir şahsın evine gelerek konuşmak istediğini, şahsın kendisini sitenin önünde park halinde bulunan bir araca bindirdiğini, araç içerisinde “insan gibi konuşalım, bir arkadaş bir ağabey gibi konuşalım. Bana bir saat ver ben seni istediğin yerden alayım, malzemeleri geri ver, senin kılına bile zarar gelmesin” dediğini, “ne malzemeleri” diye sorunca, çalıntı malzemelerin hepsi dediğini, kendisini hırsızlık ile suçladığını söyleyerek araçtan inmek istediğini belirtince, şahsın sert bir tavırla “ben izin vermeden arabadan inemezsin” dediğini, bir süre daha kaldıktan sonra araçtan indiğini, 23.11.2004 günü saat 19.30 sıralarında eniştesi Ali İhsan Yazıcı’nın evindeyken, evine ellerinde telsiz olan iki kişinin gelerek eşine “L… bey ile görüşeceğiz” dediklerinde, eşinin Levent’i ne yapacaksınız, ne istiyorsunuz, istiyorsanız gelin evin içerisine bakın evi arayın, ben sizi şikâyet edeceğim bizi rahatsız ediyorsunuz” diyince bunun üzerine şahısların gittiklerini, 24.11.2004 günü servis yapmak için ekmek almaya gittiğini, saat 09.00 sıralarında evine döndüğünde sitenin önünde plakasını bilmediği bir aracın yanında, hırsızlık olayının olduğu gün M… A… ‘ın oğlu olduğunu söyleyen ve kendisini araca bindirerek çalınan malzemeleri geri vermesini isteyen şahıs ile eniştesi A… İ… Y… ın birlikte beklediklerini, yanlarına gittiğinde, şahsın “gel arabaya son kez 5 dakika konuşalım” dediğini, araca binip dolaşmaya başladıklarını, araç içerisinde “babamın evinden çalınan malzemeleri geri ver, sana yazık olacak, canın yanacak” dediğini, “benim canım niye yanacak, yapmadığım bir şey için neden canım yansın” dediğini, bunun üzerine şahsın “iyi son sözün bu mu” dediğini ve kendisini Çayyolu’nda bulunan Ahmet Taner Kışlalı Mahallesi Atapark kavşağında indirdiğini, aracın plakasını almayı akıl edemediğini, aracın Eskişehir yolu istikametine doğru dönerek uzaklaştığını, o anda ensesine bir darbe geldiğini ve iki kişinin koluna girerek kendisini bir aracın içerisine bindirerek aracın koltuğunun arasına yatırdıklarını, nereye gittiklerini bilmediğini, ancak yaklaşık olarak 2- 2,5 saat yol gittiklerini, yol boyunca hakaret ederek “çalınan malzemeler nerede, bize isim ver” dediklerini, daha sonra karanlık bir yere girerek orada durduklarını, başına bir şey geçirdiklerini ve ağzını bantladıklarını, önde oturan şahsın “bana bak komutanımız geliyor, çok serttir, söyle kurtul” dediğini, kendisinin de “gelsin bildiklerimi zaten söyledim” dediğini, daha sonra yanlarına bir aracın daha durduğunu, komutanım dedikleri şahsın bulunduğu araca bindiğini ve kendisine “bak söyle kurtul, bize adres ver, biliyorsan söyle beni kızdırma, parmaklarının kırılmasını istemiyorsan söyle” dediğini ve vücudunun çeşitli yerlerine vurduklarını, araca daha sonra binen ve komutan dedikleri şahsın “sana on dakika veriyorum, bir sigara içip geleceğim” diyerek araçtan indiğini, araçta bulunan üç kişinin kendisini dövdüklerini, araca tekrar binen komutan denen şahsın yapacağınızı yapın diyerek araçtan indiğini, araçtaki kişilerin tekrar kendisini darp ettiklerini, aracın daha sonra tekrar hareket ettiğini, yarım saat gittikten sonra aracın yokuş aşağı bir yerde durduğunu, kendisini araçtan indirdiklerini, ancak başına bir şey geçirdikleri için hiçbir şey göremediğini, bir duvar köşesine çöktürdükten sonra “on dakikaya kadar kafanı kaldırma biz gidiyoruz” dediklerini, on dakika kadar duvar dibinde beklediğini, sonra ayağa kalkarak demir kapıyı açıp dışarı çıktığını, yolda gördüğü bir şahsa bulunduğu yeri sorduğunda, Ankara Akdere olduğunu söylediğini, oradan bir taksiye binerek Ankara Denizciler semtinde bulunan dolmuş durağına gittiğini, oradan da dolmuşa binerek evine geldiğini, şahıslardan hiç birini tanımadığını, ancak komutanım dedikleri ve araca daha sonradan binen şahsın sesini, kendisini M… A… ‘ın oğlu olarak tanıtan şahsın sesine çok benzettiğini ve M… A… ile oğlu Y… A…’dan şikâyetçi olduğunu belirttiği,

Yargılama aşamasındaki anlatımında ise; oturduğu sitenin bekçiliğini yaptığını, sanık Y… A…ın babası M… A…’ın da aynı sitede oturduğunu, M…. A…’ın evine hırsız girmesi olayı nedeniyle sanık Yusuf’un kendisinden kuşkulanıp olay günü bulunduğu yere geldiğini ve birlikte çay içelim diye söylediğini, kendi rızasıyla sanığın kullandığı araca bindiğini, sanığın araç içerisinde “insan gibi konuşalım, bir arkadaş bir ağabey gibi konuşalım. Bana bir saat ver ben seni istediğin yerden alayım, malzemeleri geri ver, senin kılına bile zarar gelmesin” dediğini, “ne malzemeleri” deyince, “çalıntı malzemelerin hepsi” dediğini, “sen beni hırsızlık ile suçluyorsun” diyerek araçtan inmek istediğinde, sanığın sert bir tavırla “ben izin vermeden arabadan inemezsin” dediğini ve araca tekrar oturduğunu, sanığın “bak tekrar söylüyorum bana bir saat ver ve malzemeleri bana teslim et” dediğini, yaklaşık 10 dakika gittikten sonra aracın bir ara durduğunu ve kapıyı açıp inmek isterken arkalarından gelen başka bir otomobilden inen iki kişinin aniden üzerine saldırıp vurduklarını, zorla araca bindirip yola devam ettiklerini, sanık ve tanımadığı bu iki kişinin yaklaşık olarak 2-3 saat zorla kendisini arabada tutup, hürriyetini tahdit ettiklerini, araçta kaldığı süre içerisinde sanık ve arkadaşlarının hakaret ettiklerini ve müessir fiilde bulunduklarını, sanıktan şikayetçi olduğunu söylediği,

Şikayetçinin eniştesi olan tanık A…İ… Y… beyanında özetle; şikayetçinin apartman görevlisi olduğu sitede ikamet eden M… A…’ın evinde hırsızlık olayı olduğunu ve bu hırsızlık olayından dolayı bazı şahısların sürekli olarak şikayetçiyi soru sormak amacı ile aradıklarını, hatta şahısların şikayetçiye “çaldıklarını geri getir, eğer bizden korkuyorsan bir yere koy ve bize yerini söyle biz gider alırız, senin kılına dahi zarar gelmez” dediklerini şikayetçiden duyduğunu, 23.11.2004 günü saat 19.30 sıralarında şikayetçinin eşinin arayarak şahısların tekrar geldiklerini söylediğini, şikayetçinin evine gittiğinde, sitenin önünde elinde siyah renkli el telsizi olan bir şahıs gördüğünü, şahıs ile hiç bir şey konuşmadan şikayetçinin evine gittiğini, bir süre kaldıktan sonra evine döndüğünü, olay günü saat 09.00 sıralarında şikayetçinin eşinin tekrar arayarak aynı şahsın tekrar geldiğini söylemesi üzerine, şahsın yanına gittiğini, kimi aradığını sorunca, daha önceden tanımadığı şahsın “hırsızlık olayı ile ilgili Levent ile görüşeceğim ondan bilgi alacağım” dediğini, “hırsızlık ile ilgili jandarmaya gereken her türlü bilgi verildi sizin amacınız nedir” diye sorduğunda “ben L…ten samimi bilgiler alacağım, hepimizin başına gelir böyle şeyler” dediğini, o esnada şikayetçinin geldiğini ve şahıs şikayetçi gelince “biz arabada on dakika konuşacağız” diyerek şikayetçiyi alıp, site önünde park halinde bulunan plakasını alamadığı araca binerek konuşmaya başladıklarını, kendisinin ve arkadaşı olan E… Ö…’in beklemeye başladığını, daha sonra aynı şahsın arabanın camını açarak “biz bir çay içip konuşup hemen geleceğiz” diyerek saat 09.15 sıralarında ayrıldıklarını ve bir süre şikayetçiden haber alamadıklarını belirttiği,

Şikayetçinin eşi olan tanık S… G… ve arkadaşı olan tanık Erdal Özseven’in de tanık A… İ… Y… nın anlatımlarına benzer anlatımlarda bulundukları,

Evinden hırsızlık yapıldığı iddia olunan ve sanık Y… A… ‘ın babası olan tanık M… A…’ın beyanında özetle; oğlunun müştekiye yönelik herhangi bir eylemde bulunup bulunmadığını bilmediğini, böyle bir şey olsa bunu kesinlikle duyacağını, oturduğu eve yeni taşındığını, taşındıktan kısa bir süre sonra evine hırsız girdiğini, buna rağmen müşteki hakkında kolluğa başvurup şikâyetçi olmadığını, sadece site yöneticisine aynı sitede çalışan müşteki hakkında bazı sorular sorduğunu, yöneticinin müştekinin hırsızlık yaptığını bilmediğini, bazen para alıp verdiğini, ancak başka kötü alışkanlıklarını görmediğini söylediğini, olay günü iş görüşmesine gitmek üzere oğlunu eve çağırdını, eve gelen oğlunun site görevlisi olan şikâyetçi ile karşılaştığını, benim evimde olan hırsızlık olayı ile ilgili konuştuğunu, şikayetçiye şüphelendiği her hangi bir kimse olup olmadığını ve bir gelişme olup olmadığını sorduğunu söylediğini, daha sonra birlikte iş görüşmesine gittiklerini belirttiği,

Sanığın 24.11.2004 günlü kolluk savunmasında özetle; 24.11.2004 günü sabah annesini hastaneye götürmek için babası M… A… ‘ın evine geldiğini, annesinin hastaneye gittiğini öğrenince, gelmişken 20.11.2004 günü babasının evinde meydana gelen hırsızlık olayını detaylı olarak öğrenmek için apartman görevlisi olan şikayetçiyi dışarı da görünce konuşmak için arabasına aldığını, birlikte on dakika kadar dolaştıktan sonra evin yakınında bulunan 8. caddenin ışıklarında şikayetçinin rızasıyla inerek yanından ayrıldığını, kendisininde oradan dönüp iş yerine gittiğini, şikayetçiyi darp olayı ile ilgili hiçbir ilgisinin olmadığını, olayın nasıl ve nerede olduğunu bilmediğini söylediği,

Yargılama aşamasındaki savunmasında ise özetle; yüklenen suçların hiçbirini işlemediğini, suç tarihinde babası olan M… A…’ın evine hırsız girdiğini, ancak bu olayla ilgili olarak şikayetçi L… G… ‘ye hiçbir şey sormadığını, onun başına vurup bayılttıktan sonra otomobiline bindirip zorla götürmediğini, hürriyetini tahdit etmediğini, bu nedenle suçsuz olduğunu belirtikten sonra, 24.11.2004 tarihli kolluk ifadesi okununca, o savunmasının da doğru olduğunu, ancak bir hususun yanlış anlaşıldığını, şöyle ki, babasının oturduğu apartmanın bulunduğu yere gelince apartman görevlisi olan şikayetçi L… G…’yü konuşmak için otomobiline bindirdiğini, söylenen yerde de kendi rızası ile indirdiğini belirttiği,

Sanık Y. A.’ın babası olan M… A…’a ait evden 20.11.2004 tarihinde yapıldığı iddia olunan hırsızlık olayına ilişkin tahkikat evrakının suretlerinin dosya içerisinde mevcut olduğu,

Şikayetçiye ait 24.11.2004 günlü kesin doktor raporunda; Sağ diz üstü dış kısımda 4 cm. çaplı kırmızı mor renkli ekimoz ve cildi sıyrık, sağ paryetal bölgede üst kısım ortada 3 cm çaplı ödem, sol lomber bölgede ağrı şikayetinin mevcut olduğunun, yaralanmasının 5 gün olağan iştigaline engel teşkil ettiğinin ve hayatını tehlikeye maruz kılmadığının belirtildiği,

Şikayetçi ile sanığın 24.05.2005 günlü duruşmada birlikte bulundukları,

Anlaşılmaktadır.

Bu bilgi ve belgeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

24.11.2004 tarihinde meydana gelen bu olayın üzerinden 6 yıla yakın bir zaman geçmiş olduğundan, bu aşamada olayın meydana geldiği yerin tespiti amacıyla yapılacak bir keşifte, şikayetçinin olay sırasında başına bir şey geçirilerek, gözlerinin bağlandığı yönündeki anlatımı karşısında, olayın meydana geldiği yeri hatırlaması ve tespit etmesi de olanaklı görülmemektedir.

Ayrıca, şikayetçinin olay sırasında eylemi gerçekleştirdiği belirtilen şahısların yüzünü görmeyip, komutan diye hitap ettikleri kişinin sesini, babası Mehmet Arslan’ın evinden yapıldığı iddia olunan hırsızlık olayı nedeniyle kendisi ile görüşen sanık Yusuf Arslan’ın sesine benzeterek şikayetçi olduğu gözönünde bulundurulduğunda, şikayetçiye ses tanıtımı yaptırılmasının maddi gerçeğin bulunmasında bir zorunluluk olduğu muhakkak ise de, şikayetçinin yargılamanın çeşitli aşamalarında sanık ile aynı ortamda bulunduğu, dolayısıyla sanığın sesini diğer kişilerin sesinden rahatlıkla ayırt edebileceği gerçeği karşısında, bu aşamada şikayetçiye ses tanıtımı yaptırmanın sonuca etkili olacağı kabul edilemez.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme kararı isabetli olup, Özel Dairece hükmün sair yönlerinin incelenmesi için dosyanın Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Kurul Üyesi; Yerel mahkeme direnme hükmünün bozulması yönünde karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1- Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.07.2008 gün ve 178-236 sayılı direnme kararının İSABETLİ OLDUĞUNA,

2- Dosyanın, esasa ilişkin temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere, Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.06.2010 günü yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 29.06.2010 günü yapılan ikinci müzakerede tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oyçokluğuyla karar verildi.