Avukat Dinç Can Kaptan'ın BBC gazetesi Bilişim Suçları Dijital Şiddet üzerine son röportajını okumak için lütfen tıklayın.  Cumhuriyet Gazetesi'nde de yayınlanan bu röportajı Cumhuriyet Gazetesi üzerinden okumak için ise lütfen burayı tıklayın.

Ceza İnfaz Hukukunda Kazanılmış Hak Olmaz

Esas :2007/180
Karar:2007/6618
Tarih:19.09.2007

Serdar Bölükbaş, Sedat Bölükbaş, Abdullah Bölükbaş ile Mehmet Bölükbaş’ı kangütme saikiyle ve de taammüden öldürmekten, Emine Bölükbaş, Selver Bölükbaş, Beyhan Bölükbaş ile Neriman Pırtıcı’yı öldürmeye tam derecede teşebbüsten sanıklar Hasan Eker, Zekeriya Eker, Dursun Eker ile Hüseyin Eker’in bozma üzerine yapılan yargılanmaları sonunda: Hüseyin’in beraatine, diğer sanıkların hükümlülüklerine ilişkin (BALIKESİR) Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 15.03.2006 gün ve 592/162 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi sanıklar müdafii ile müdahiller taraflarından istenilmiş, sanıklar duruşma da talep etmiş ve hüküm kısmen resen de temyize tabi bulunmuş olduğundan dava dosyası C.Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize gönderilmekle: sanıklar Hasan, Zekeriya ve Dursun hakkında duruşmalı, müdahillerin temyizi veçhile incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

TÜRK MİLLETİ ADINA

1- a- Müdahiller ve vekilleri, sanıklar Hasan, Zekeriya ve Dursun hakkında 01.12.2005 tarihli iddianame ile açılan davaya müdahale talebinde bulunmadıklarından, müdahiller vekilinin 01.12.2005 tarihli iddianameye konu suçlardan dolayı kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.

b- İçtima sırasında, sanık Hasan hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan verilen adli para cezasının infazına karar verilmemesi, infazda kazanılmış hak olmayacağından tebliğnamedeki eleştiri düşüncesine iştirak edilmemiştir.

c- Oluşa ve delillere göre, öldürme kararını sanıklar Hasan ve Zekeriya ile birlikte veren, plan yapan, bu sanıkları aracı ile olay yerine götüren ve gözcülük yaparak maktül ve mağdurların geldiklerini diğer sanıklara telefonla bildiren sanık Dursun’un, diğer sanıklarla birlikte eylem ve irade birliği içerisinde hareket ederek suçlara asli fail olarak katıldığını kabul eden mahkemenin kabul ve gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, sanığın yardım eden olarak cezalandırılması gerektiğine ilişen ve bozma isteyen tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.

2- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar Hasan Eker, Zekeriya Eker ve Dursun Eker’in suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde maktüller Serdar ve Sedat’ı öldürme, mağdurlar Beyhan, Selver, Emine ve Neriman’ı öldürmeye teşebbüs suçları ile sanık Hasan’ın 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçunun niteliği tayin, cezayı azaltıcı takdiri indirim sebebinin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle değerlendirilip reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedeni dışında isabetsizlik görülmemiş, sanık Hüseyin’in suçları ile ilgili olarak elde edilen delillerin mahkumiyete yeter nitelik ve derece bulunmadığından beraatine karar verilmiş, sanıklar Hasan, Zekeriya ve Dursun müdafiinin temyiz dilekçesi ve duruşmalı incelemede, sanık Dursun’un suçları yönünden sübuta, tüm sanıkların suçları yönünden eksik incelemeye, meşru müdafaa şartlarının varlığına, suç vasfına, müdahiller vekilinin TCK.nun 59. maddesinin uygulanmaması gerektiğine, sanık Hüseyin yönünden sübuta yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle;

A- Sanık Hüseyin hakkında kurulan beraat hükmünün (ONANMASINA),

B- Sanıklar Hasan, Dursun ve Zekeriya’nın, Mehmet ve Abdullah’ı öldürme suçları ile ilgili olarak;

Oluşa, delillere ve dosya kapsamına göre; Maktüller Mehmet ve Abdullah’ın 17.05.1998 tarihinde sanıklardan Hasan’ın babası Hasan ile kardeşi Adem’i ve sanıklardan Dursun ile Zekeriya’nın babası Hüseyin’i öldürdükleri, Abdullah’ın 21.03.2002 tarihinde, Mehmet’in ise 03.10.2002 tarihinde cezaevinden tahliye oldukları, sanıkların, tahliye olan maktülleri öldürmeye karar verip, plan yaptıkları, tarlaya gidiş geliş saatlerini ve güzergahlarını tespit ettikleri, olay günü sanık Dursun’un, sanıklar Hasan ile Zekeriya’yı olay yerine bıraktığı, önceden kararlaştırdıkları yere giderek maktüllere ait traktörün gelişini beklemeye başladığı, traktörün geldiğini görünce de pusuda bekleyen diğer sanıklara telefonla haber verdiği, sanıklar Hasan ve Zekeriya’nın da, maktül Serdar’ın kullandığı olay yerine gelen traktör ve römorkunda bulunan maktüller ile mağdurlara av tüfekleri ve tabanca ile ateş ederek maktüller Mehmet, Abdullah, Serdar ve Sedat’ı öldürüp, Beyhan, Selver, Emine ve Neriman’ı öldürmeye teşebbüs ettikleri olayda; suçun kangütme saiki ile işlendiğinden söz edebilmek için haksız bir tahrikin etkisi olmaksızın münhasıran bu saikle işlenmesinin gerektiği de dikkate alındığında, maktüller Mehmet ve Abdullah tarafından, sanık Hasan’ın babası ve kardeşi ile sanıklar Dursun ve Zekeriya’nın babalarının 1998 yılında öldürülmelerinin sanıklarda meydana getirdiği haksız tahrikin etkisi ile daha önce öldürme eylemini gerçekleştiren maktüller Mehmet ve Abdullah’ın öldürüldükleri anlaşılmakla, Mehmet ve Abdullah’ın öldürülmeleri eylemi nedeniyle sanıkların haksız tahrik altında tasarlayarak öldürme suçlarından cezalandırılmaları gerektiği düşünülmeksizin, bu maktüllere karşı işlenen suçların da kangütme saikiyle işlendiğinin kabul edilmesi,

C- Kabule ve uygulamaya göre;

a- Sanıklar Hasan ve Dursun’un, maktüller Serdar ve Sedat’ı öldürme suçları ile ilgili olarak;

765 Sayılı Yasanın 450/4-10, 59/1 maddeleri uygulanması suretiyle belirlenen ceza miktarı ile 5237 Sayılı Yasanın olayla ilgili 82/1-a-j, 62 maddeleri uygulandığında verilebilecek ceza miktarı aynı olduğundan, 5237 Sayılı Yasanın 53. maddesinin, 765 Sayılı Yasanın 31. maddesine göre daha lehe olması nedeniyle, 5237 Sayılı Yasanın 82/1-a-j, 62, 53. maddeleri ile hüküm kurulması gerekirken, sanıklar aleyhine sonuç doğuracak şekilde yazılı şekilde karar verilmesi,

b- Sanıklar Hasan ve Dursun’un öldürmeye teşebbüs, sanık Zekeriya’nın maktül Serdar ve Sedat’ı öldürme, mağdurları öldürmeye teşebbüs suçları ile ilgili olarak;

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 17.04.2007 gün ve 2007/1-32-97 sayılı kararı uyarınca, lehe yasa uygulamasında infaz hükümlerinin ayrı, maddi ceza hukuku hükümlerinin de ayrı bir paket halinde değerlendirilerek, içtima ve infaza ilişkin hükümler dikkate alınmaksızın, her bir suç yönünden lehe yasanın belirlenmesi ve ona göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,

c- Sanıklar Hasan ve Dursun hakkında verilen cezalar içtima edilirken; birden çok müebbet hapis cezaları bulunduğundan, bir müebbet hapis cezası esas alınarak, 765 sayılı TCK.nun 70. maddesi uyarınca diğer her bir müebbet hapis cezası için ayrı ayrı hücre süresi belirlenmesi, daha sonra diğer her bir şahsi hürriyeti bağlayıcı muvakkat cezalar için ise 73. madde uyarınca ayrı ayrı hücre süresi belirlenmesi gerektiği düşünülmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması,

d- Gerekçeli kararda kaçmak isteyen maktül Serdar’ın, sanık Zekeriya tarafından takip edilerek av tüfeği ile vurularak öldürüldüğü kabul edildiği halde, sanık Hasan tarafından traktör ve römorkta bulunanlara açılan ateş sonucu vurularak ölenler arasında maktül Serdar’ın da olduğu yazılarak gerekçede çelişki yaratılması,

e- Sanıkların öldürme ve öldürmeye teşebbüs suçlarında 765 sayılı TCK.nun lehe olduğu kabul edilerek uygulama yapıldığı halde, aynı kanunun 31. maddesi yerine 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesi uygulanmak suretiyle karma uygulama yapılması,

f- Mağdur Neriman’a karşı gerçekleştirilen eylemden dolayı kurulan ilk hükmün sadece sanıklar tarafından temyiz edildiği ve verilen ceza miktarı yönünden sanıkların kazanılmış hakkı olduğu gözetilmeksizin, sanıklar Dursun ve Zekeriya hakkında CMUK.nun 326/son maddesine aykırı olacak şekilde uygulama yapılması,

Yasaya aykırı, sanıklar müdafii ile müdahiller vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sanıklar Hasan, Dursun ve Zekeriya hakkında öldürme ve öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan ve kısmen resen de temyize tabi bulunan hükümler ile irtibat nedeniyle sanık Hasan hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan hükmün kısmen tebliğnamedeki düşünce gibi (BOZULMASINA) 19.09.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.